(12 NİSAN PERŞEMBE)
Bugün de yine tüm hafta gibi son derece yoğun geçti, çok çalışmama rağmen bir türlü yapmam gereken işleri bitiremiyorum sanki...
Dün kaşlarımı yaptırmak için güzellik salonunda randevum vardı, biraz gecikmeli ve oradan oraya trafikte koşturmalı bir gündü. Çalışanlarını seviyorum buranın, hoş sohbetle vakit geçiyor. Benim microblading işlemim aslında kısa süren ve acısız bir işlemdi, sonuç ilk gördüğümde bana şaşırtıcı derecede gerçekçi geldi.
Zaman ilerleyip de kendime aynada uzaktan baktıkça, sanki biraz fazla baskın gelmeye başladı kaşlarım. Yüzüme bakınca ilk ve tek gördüğüm şey fazlasıyla koyu ve düzgün kaşlar olmaya başladı, umarım zamanla biraz solar rengi veya ben alışırım...
Bu bir yana, kendimi hallettiğim her işten sonra biraz daha rahatlamış hissediyorum aslında. Akşam arkadaşımın ilk kişisel sergisinin açılışına gittik Nişantaşı'na. Buralarda daha sık gezmek lazım, hayat burada akıyor gibi geldi bana. Burada bir butiğim olsa, küçük ama popüler, tam kendimi ifade edebildiğim bana ait bir yerim olsa...
Sergi açılışı keyifliydi, kolaj çalışmaları ve baskılara baktık, kendi dedemin de bir fotoğrafını kullandığını görünce çok hoşuma gitti. Eskiden tanıştığım ve epeydir görmediğim biriyle de karşılaşıp iki sohbet ettik, benim için güzel bir akşamdı. Çıkışta bir başka dostumuzla buluşup birer kadeh şarap içmeye oturduk Reasürans'ta. Bir şişe roze açtırıp peynir ve et tabağı istedik, gayet lezzetliydi. İşlerden konuştuk, sonra tabi kadeh sayısı arttıkça benim yine şeytanlarım bastı. Akşam eve dönderken neden Magnum alayım ki yoksa?
Yatmadan önce OSHO belgeselinin ilk bölümünü seyrettik, devamını merakla bekliyorum...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder