Öğleden sonra beni heyecanlandıran bir oyuna biletimiz var; Huzur'lu bir pazar bizi bekliyor...
Kahvaltıdan sonra, dünkü yorgunluğumuzu atmak için biraz tembellik etmek istedik ve son aldığımız filmlerden birini seçtik: "O Kadın"
Pek bir sonuca bağlanmayan, tuhaf ve komik derecede seks takıntılı bir film. Orta yaş üstü bir kadının seks partnerleri ile karmaşık ilişkilerini anlatıyor denebilir.

Filmin sonunu getiremeden apar topar evden çıkmak zorunda kaldık oyuna yetişmek için, cumartesi kalabalığı sıkıcıydı.
Huzur, benim lisede proje hazırladığım en çok etkilendiğim romanlardan biridir. Ahmet Hamdi Tanpınar'a hayranlığımın geliştiği yıllar; Doğulu - Batılı kimlikleri arasında kalmış yeni Cumhuriyet kültürüne adapte olma sorunları yaşayan insanları anlatır.
Hayalimde canlandırdığımdan epey farklı bir dekoru vardı, fantastik olmasını önce yadırgasam da görselliği zengin bir sahne olmuştu.
2. Dünya savaşı öncesi endişeli bekleyiş içinde, varoluşsal kaygılar yaşayan Mümtaz, kavuşamadığı dul sevgilisi Nuran ve edebiyatı seven akrabası İhsan ile yıkıcı nihilist hayat felsefesiyle yaşamlarında iz bırakan Suat karakterleri arasında döner.
Benim en çok ilgimi çeken kişisi Suat idi bu kitabın, Nietzscheci bir tarafı vardı sanki- özellikle de sona doğru geçen rüya sahnesini unutamam.
Akşam evden çıkmak istemedik ve bu kez dizi seyredelim dedik; Designated Survivor'u duymuştum. İlk bölümü heyecan verici geldiğinden ikincisini de yatakta izledik; sanırım devam edeceğim. Tipik bir ABD'ye karşı terör klişesi gibi görünse de oyunculuklar ve hikayeyi ele alış açısı zekice geldi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder