Telaşlı, yoğun ve yorucu bir gün...
Sabah erkenden uyanıp önce notere, ardından Kadıköy'den vapurla karşıya, aylar sonra Beyazıt'a dericilere bakmaya...
Karman çorman sokaklarda tatlıcılar ve kalıpçılar arasında tuhaf renkler ve sözler diyarında dolana dolana 1 metre pudra rengi suni deri satın almaya...
Pudra derimizde ara sokaklarda kaybolarak Mercan yokuşu tarafına, Şark Han içinde döne döne minik cam kavanozlar seçmeye...
Elimiz kolumuz dolu, okyanus kokulu mavi kolonyamız ve minik mantar tıpalı cam şişelerimizle mutlu mesut...
Bir porsiyon börek ve çay molası hemen orada bir yerde, fazla oturmadan bu kez dantelcilere...
Kurdeleler, gipürler, taşlar arasında rengarenk ve hiç susmayan bir dünya...
Tekrar vapurla bizim yakaya, orada yine faturalar, ayakkabılar, boncuklar derken...
Bir güne neler sığdırdım, sinirlendim, yine başkalarının hataları yüzünden para ve zaman kaybettim, dur durak bilmeden çalıştım akşama kadar ve haftayı verimli geçirmenin rahatlığıyla Stefan Zweig okumaya devam edeceğim birazdan, yatmadan.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder