Güneşli bir sabah kaçamak yaptık; evden işe diye çıkıp Kadıköy'de buluştuk ve Karaköy'e kahvaltıya gittik. (Karaköy arkadaşımızmış gibi oldu.)
Gakkı'nın efsane kahvaltısı ile güne sağlam bir giriş yaptık: acukalı, fıçınlı Çerkes kahvaltılıklarını afiyetle yedik ve bu miniminnacık dublex, oyuncaklı cafeye giren çıkana baktık.
Hoşçakal derken keyfimiz yerindeydi, bir de ara sokakların kuytusu bu kadar soğuk olmasa iyiydi! Graffitili duvarların arasından kıvrıla kıvrıla, mahalle kahvesinde pinekleyen amcaların sohbetlerine kulak misafiri olarak dolandık durduk. Galata'ya çıkıp makinenin kalan filmlerini bitirelim derken, bir de baktık Taksim meydana yaklaşmışız.
Yan yana dizilip gizlenmiş ufak dükkanlara girip çıktık yolda; bunlar içinde bir sürü ıvır zıvır dolu fakat alacak bir tek şey bulunmayan enteresan yerler... Karaköy'e geri inip yeni meşhur kahveci Coffee Sapiens'te kahve molası verdik. Kapı önündeki 3 masadan birini beyaz kediyle paylaşarak bir Americano, bir latte söyledik. Kahveleri bitirirken, cool fakat gereksiz bir mekan olduğuna karar verdik.
Akşamüstü bir film seyretmek niyetindeydik; bu film de Leviathan oldu. Moda Sahnesi'nin samimi havasını, minik salonunu sevdik. Biraz fazla uzatılıp ağır temposuyla yer yer sıksa da, iyi bir görselliği ve şüphesiz güçlü bir hikayesi olan bir film...
Bol bol votka içen Rus adamlar görebilirsiniz, doğum gününü atış talimi yaparak kutlayan kalaşnikof seven adamlar... Bezgin bir kadının anlam veremediğiniz koca aldatma macerasını, aslında otoriteye mağlup olan bir orta halli adamı izleyeceksiniz. Kentsel dönüşüm ve pek çok tanıdık mevzu aklınıza gelecek. Ama "tarihe mal olmuş" Rus siyasetçilerin resimlerini hedef almaları çok tatlıydı gerçekten-yenileri "duvarda olgunlaşmaya" bırakıyorlar!
Dopdolu, sıcacık bir gün geçirmek ne kadar iyi geldi!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder