27 Ocak 2015 Salı

2043

(26 OCAK PAZARTESİ)

Uncle Frank: You got any friends, Andy?

Andrew: No.

Uncle Frank: Oh, why’s that?

Andrew: I don’t know, I just never really saw the use.

Uncle Frank: Well, who are you going to play with otherwise? Lennon and McCartney, they were school buddies, am I right?

Andrew: Charlie Parker didn’t know anybody ‘til Jo Jones threw a cymbal at his head.

Uncle Frank: So that’s your idea of success, huh?

Andrew: I think being the greatest musician of the 20th century is anybody’s idea of success.

Jim: Dying broke and drunk and full of heroin at the age of 34 is not exactly my idea of success.

Andrew: I’d rather die drunk, broke at 34 and have people at a dinner table talk about me than live to be rich and sober at 90 and nobody remembered who I was.

 
Charlie Parker'la arkadaş olamadıktan sonra ne anlamı var arkadaş canlısı olmanın?
En iyi olmadıktan sonra ne anlamı kalır herhangi bir şey olmanın?
Müziğin matematiğini ortalama zeka seviyesi öğrenebilir, peki estetiğini kaçımız duyabilir?
İnsanlardan beklenenden çok daha fazlasını almaya çalışarak onları sonuna kadar zorlayan bir hoca, öğrencilerini aşağılayarak yücelen bir narsist mi yoksa gerçek öğretmen mi?
Herkes içinde yerilmeyi, defalarca kere dalga geçilmeyi, uykusuz ve yalnız yaşamaya alışmayı, sadece çalışarak var olmayı göze alabilir misin?
Göze almaktan fazlası, bunu sevebilir misin?
Sonunda elinde kalan ne mi olacak? Ailen ve arkadaşların tarafından asla anlaşılmamak, onlar gibi olamadığın için senden nefret eden tüm diğer insanlar, hiç tanışamayacağın efsanelerle dostluk eder gibi her gün dertleştiğin posterler, bir kaç hoş anı, en fazla sen öldükten sonra arkandan saygıyla iki yaş dökecek bir eski hoca...
 
Delice neşeden payını almayan hiçbir şey başarıya ulaşmaz.* O delilik de yalnız öyle marjinal tarzla, melankoliyle gelmez sıradan insana. Sen güzel vakit geçirmek için yaparsın müziği, ben eğlenmek ve karizmatik görünmek için; ama Bird** yapmadan duramadığı için yapar. Neden çaldığını bilmeden çalar, başka türlü olamayacağı için. Onlarcası sanatçı ruhlu geçinir, yirmi tanesi sınavlardan geçer, yarısı derslerde pes eder, gerisi mezun olur, 1 tanesi devam eder ve belki sonunda "sanatçı" olur. Her şeyinden vazgeçebilenler ancak "bir şey" olabilir. Bir süre sonra "sanatçı"nın artık hayatı ve varlığı eriyip yitmeye başlar, yaptığı sanatın ta kendisi olup yok olur. Kendisi yok oldukça ismi yaşar.
Epeydir iyi müzik dinlememişim, kurumuş boğazlar gibi çektim müziği içime. Mest olmuş vaziyette seyrettim son soloyu ve hatırladım "o an"daki tutkuyu...

Arada bir izleyip hatırlamak lazım, neden burada olduğumuzu. 
Mehmet Güleryüz'ün jazz konulu resmi.

*Nietzsche'nin sözü
**Charlie Parker'ın lakabı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder