Beşiktaş sahilinde başlayan çiçekli ve güneşli pazar günü, boğaz hattından bol sohbetli yürüyüşle Arnavutköy'e varan ve vakit ilerledikçe kalabalıklaşan grubumuzun neşesini tazeledi.
Avarelik ruhu sinmiş bir sahil kasabası kermesi tadındaki Arnavutköy şenliği, sakin bir tatil gününü müjdeliyordu; bu saatten sonra Suzan Kardeş eşliğinde bira içip midye tava yemekten başka ne isteyebilirdik ki?
Deniz kenarına sıralanmış pahalı ve beyaz masa örtülü mekanların arka sokağında, keşfedilmeyi bekleyen pek sevimli Hayri Balık; işte bu tek isteğimizi bize sundu: gülümsemeye nadiren ara verdiğimiz akşamüstü masası...
Birkaç şarkıya eşlik ettikten sonra Arnavutköy'ün içlerine doğru fotoğraflı bir gezintiye çıktık, restore edilen veya yıkılmak üzere terk edilmiş ahşap evlere, bu evlerin pencere pervazlarına kıvrılmış kedilere, kapı önlerine masa atmış teyzelere baktık.
Tüm pisliğine, insanı sürüklediği telaşa rağmen çok sevdiğimiz İstanbul'a bir selam daha çakıp akşam son vapurla karşıya geçip evlere dağıldık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder