19 Mayıs 2013 Pazar

1422

(16 MAYIS PERŞEMBE)

Bütün yazımın berbat geçeceğini düşünerek uyandığım, nefes alamadığım bir gün...

Hem sevdiğim birinden ayrı kalmak zorunda olacağım için onu özlemek, ondan uzaklaşmak fikri beni endişelendiriyor, hem keyif aldığım pek çok şeyi ancak onunla yapma fırsatım olduğundan bir anda çalışmaktan başka -hani hayata tutunmamı sağlayan şeyleri- bir süre yapamayacağım korkusuyla panikliyorum. Son 3 yılda hayatımın çok da mühim parçalarını oluşturmayan insanların eksilmesiyle kalabalık arkadaş ortamlarından uzaklaşmamın verdiği bir nevi içe kapanmışlık duygusunun huzursuzluğunu hissediyorum. 1 odada geçen gündüzü gecesi birbirine karışmış vaziyetteki iş hayatımın müşteri-usta görüşmeleri haricinde pek sosyalleşme imkanı tanımamasından mütevellit; güzel vakit geçirmek için cuma geceleri "hani şu bizim her zamanki" bara takılmayı severim, yahut cumartesileri arada canlı müzik dinlemeye giderim, pazarları işte kahvaltı ve sahil havası alma günü falan filan. Çok da bir numarası yok hayatımın sanki. Yine de etrafıma bakınca yaşıtlarıma nazaran epeyce fazla şey yaptığımı düşünüp şaşıyorum bazı bazı-en azından sezonda 7-8 oyuna gittim, sinemada genelde iyi filmleri seçtim, başka kapılar açan sergiler gezdim, bahar alerjim ve hava durumu elverdiğince yürüyüşlere çıktım, arada bir de olsa dans etme fırsatlarını kaçırmadım, tek tük de olsa çok tatlı enteresan yaşam öyküleri olan insanlarla tanış oldum.

Eh- buna da şükür!

Ne diyelim; hayat hakkını verdikçe güzel.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder