23 Ekim 2012 Salı

1217

İntikam

Bazen düşünüyorum da; zaten bir gün gelecek, bitecek. Öyleyse neden sürdürmek, süründürmek?...

Madem ki her şey gibi, hayatın ta kendisi gibi, elbet bir yerde son bulacak; niye şimdi olmasın?...

"Kendini armağan eden erdem"den bahsettiğini işitmiştim bıyıklı bir bilgenin- Ben de anladım: Kendini esirgemeyi bilen, değerli olur.

Ben kendimi senden başlangıç hariç, pek esirgemedim. Hep yanında kalmaya, gözüne batırmadan sana destek olmaya, bir yandan desteğe ihtiyacın yokmuş gibi hissettirmeye çalıştım.

Ben sana kendimi öyle kocaman açtım ki; çok az şey kaldı kendime sakladığım...

Her şey açık olsun istedim, bir çeşit söz olsun aramızda: "yalan söylenmeyecek, arkadan iş çevrilmeyecek." Çok saf bir istek, düşündüğünde- peki çok mu zor?

Şimdi düşünüyorum da; başından beri bu eşitsizlik hali vardı ikimiz arasında: sen hep biraz daha ketum, kendini saklayan, bir şeyleri kendine saklayan oldun- ben hep daha çok konuşan, daha bol veren, daha fazlasını isteyen...

Seni sevdiğimi sık sık söylemişim, seni beğendiğimden şüphe etmene bile fırsat vermemişim- hata mı etmişim?? Çünkü hak ettiğine inanmıştım! Çünkü sana iyi gelir sanmıştım...

Aşağı yukarı iki yıldır kendimi senden esirgemiyorum, eline bir koz vermişim: adı sevgi. Yalnız sevdiklerimize kırılırız. Beni de en çok sen kırdın- çünkü yalnız sen yapabilirdin.

Yaptığın bir şeyle beni nasıl yerle bir edebileceğini biliyordun- sana en büyük korkularımı, en karanlık kabuslarımı bile açtım. Çok kolay olduğumdan değil, herkese açılabildiğimden hiç değil! Sen beni bilmem neden, bu kadar hafife aldın?

İnsanların sana güvenmelerine ne kadar önem verdiğini söylemiştin- öyleyse benim intikamım da bu olsun, izin ver: Sana zerre kadar güvenim yok.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder