Dün gece sana çok içimden gelerek seni özlediğimi yazmış, yine cevap alamadan uyumuş ve rüyamda bisiklet kazası geçirdiğini, sonra da kaybolduğunu filan görmüştüm. Bunlara çok önem vermeyip kendimce güzel bir gün geçirmiştim yine de; yeni bir ayakkabı boyadığım, işleri hallettiğim sessiz ama verimli bir gün... Aklıma her geldiğinde, gülümsemiştim, içimi rahatsız eden bir şey yoktu hiç.
Sonra aradın, sevinçle telefonu açtım, sesin soğuk mu geliyordu- yoksa canın mı sıkkındı anlayamadım başta, neler yaptığımı biraz anlattım. Sonunda eski mesajlarımı geri dönüp okuduğunu, güzel şeyler yazdığım bir günün ardından öfkeli yahut kırgın mesajlar göndermiş olduğumu görünce tuhaf hissettiğini söyledin. "Ne kadar fırtınalı günler geçirmişiz, seni ne kadar yıpratmışım." dedin, hatta tekrar özür bile diledin ağlamaktan çalışamadığım günler için, ama ben nedense hiç özür dilenmiş gibi hissetmedim.
İçim ezildi, dudaklarım kırık bir gülümsemeyle büküldü. Ben de biliyordum elbet, çok şahane bir geçmişimiz olmadığını ama, unutmak istiyordum; yaşananları geride bırakmaya çalışıyordum, her şeye rağmen seni seviyordum. "Her şey ne kadar da bana bağlıymış..." dedin, bunun acaba bana kendimi nasıl zavallı hissettirdiğinin farkında mısın? Dinledikçe gözlerimde yaşlar birikti, boğazım tıkandı. Seni sevdiğim, affettiğim, sana güzel şeyler söylediğim her güne lanet ettim içimden. Bir kere daha, evet- bu defalarca olmuştu aslında- kendimi aptal gibi hissettim.
Bunca zaman sonra ve onca şeyi atlattıktan sonra şimdi olduğumuz yerde, ben sana, erkek arkadaşıma, uzaktayken özlediğimi yazdığımda hala cevap alamıyorsam, ertesi akşam da geçmişimizi hatırlayıp benden uzaklaştığını duyuyorsam, bence artık benim hayatımdaki hiçbir şey sana bağlı olmamalı- sence?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder