20 Ekim 2012 Cumartesi

1214

Gerçekten, benim burada sevdiğim ve yetenekli olduğum işi yapmak, mesleğimi devam ettirmek ve büyütmek için tam manasıyla sırtım çatlarken, bambaşka hayat öyküleri olan birilerinin dışarıdan bakınca bana özenip, çalıştıkları kurumsal şirketten ayrılıp kendi işlerini kurmaya karar vermeleri, "tasarımcı olma"ya kalkışmaları beni ziyadesiyle güldürüyor. Bir kere, beni kıskandığınızı söylüyorsunuz ama, ben şanslı filan değilim- ben yolumu kendim seçtim, kimse bana bir şey göstermedi, önermedi, vermedi... Bana bu iş- "ayakkabı tasarımcısı" deyince pek havalı oluyor farkındayım ama- gökten düşmedi, kendim seçtim. Ben bu işi yapabilmek için yıllarca okul okudum, ense terlettim, kafa patlattım,başladığımdan beri hep riske girdim, şüpheniz olmasın en az sizin kadar zorluk çektim. Siz, şirketinizin organize ettiği haftasonu kürek yarışına giderken ben Güngören'in pis sokaklarını arşınladım, siz şık şıkıdım giyinip ofise arabanızla giderken ben ustalarımdan bir şey öğrenebilmek için çalışırken ellerini izledim, çıraklarıyla çay içtim, yeri geldi koli taşıdım, raf dizdim, yeri geldi deri kokusundan hasta oldum, yeri geldi bali kokusundan kafayı buldum. Üstelik daha yolun o kadar başındayım ki; henüz yapabileceklerimin yarısını bile ortaya koymadım. Şikayetçi olduğum sanılmasın; bu yaşamı ben seçtim, her şeyine de razıyım- şimdi lütfen bir daha düşünün; her ay maaş garantili nezih ofis ortamındaki yaka kartlı işinizi bırakıp "tasarımcı olmak" istiyor musunuz gerçekten? Hayatım(ız); gözünüzde canlandırdığınız kadar romantik ve keyfi asla olmadı. Hazırsanız, buyurun gelin- çalışalım!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder