30 Ağustos 2012 Perşembe

1162

(29 AĞUSTOS ÇARŞAMBA)

Engellenemeyen Mutluluk

Kendimi çok güzel hissetmeme belki de benle beraber otobüs bekleyen şık teyzenin önce "ceketimin arasının gelişini", sonra "boyumu posumu" ve "saçımı başımı" beğenmesi sebep olmuştu, bilmiyorum-gerçek şu ki bu gece göbeğimi açıkta bırakan dapdar kot korsemin altına giydiğim büzgülü pudra eteğimle çok güzeldim.

Kendimi çok güzel hissetmeme İstiklal'in üzerime akan umutsuz ve aç kalabalığı bile mani olamadı-yanına gelene kadar yine bir dizi maceradan geçerek dolmuş şoförlerinin kavgasına tanık olmuş olmam ve telefonumun azizliğine uğrayarak sana ulaşamıyor olmam bile yüzümdeki gülümsemeyi bozamadı.

Sonunda buluştuğumuzda adeta duramayıp İstiklal'in sonuna kadar inip ücra ve tenha bir Galata sokağında kimsenin bilmediği bir yermiş gibi duran, dışarıdaki bir iki masası haricinde boş bir cafeye oturup menüde yazmayan bir kadeh kırmızı şarap ve bir bardak soğuk bira söyledik.

Ardından bir parça daha medeni bir yere oturmak arzusuyla girdiğimiz minik İspanyol barında içeriğinde fazlasıyla nohut olan birkaç meze seçip sangria söyledik. Bugünün tuhaf lanetinin devamı olarak-yani arabayı çekmelerinden, dolmuş macerasından, telefonumdaki dakikaların bir anda sıfırlanmasından ve aklımdaki iki mekanın da hayal kırıklığına uğratmasından sonra-birden senin sangrian üzerine döküldü.

Kendimi çok güzel hissetmeme bütün bu aksaklık ve küçük kazalar bile engel olamadı. Saatler ilerledikçe orada öyle kırmızılar arasında senin karşında oturmanın, gülen gözlerine bakmanın, eve gitmekten bahsederek oynaşmanın, öpüşüp kıkırdaşmanın beni ne kadar mutlu ettiğini hissettim. Ama eve gitmek yerine yine o tanıdık Tünel barına uğradık.

Ve orada arkadaşlarla karşılaştığımıza daha da çok sevinip hafif sarhoş halimin neşesiyle bol bol konuştum-bir çocukla seramik fırınları hakkında-iki mojito daha içtim ve geceyi nasıl eve vardığımızı hatırlamayarak yine senin kollarında bitirdim. Ayakkabılarımı çözüşünü anımsıyorum, beni soyuşun hayal gibi...

Kendimi çok güzel hissetmeme gecenin ikinci yarısını kusarak-kovaya, lavoboya, klozete...-geçirmek bile mani olamadı! Kıvranıyordum, uyuyamıyordum, çok bitkin hissediyordum, susadığım halde su içemiyordum ve sangrianın içinden yediğim limon kabuğu aklıma geldikçe öğürüyordum ama mutluydum işte içten içe!



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder