"Fırtınalı havalarda oysa ki ben beraber olmayı çok seviyorum!" diye bağırdım isyanla.
"Evde bir film koyup izlemeyi, birlikte yağmuru dinlemeyi, hava sakinleyince belki yürüyüşe çıkmayı çok istiyordum..."
Yaz sıcaklığının bir günlük ara verdiği bu karanlık ve serin pazar gününün keyfini dilediğimce çıkaramadığımız içindi sinirli konuşmam.
"Neden fırtınalı havalarda birlikte olmak istiyorsun- ilişkimiz fırtınalı olduğu için mi?!" deyiverince kendi kendine gülmeye başladı. Dudaklarının gülerken aldığı şekil çok tatlı geldiğinden ben de güldüm, sonra öptüm onu.
Ayrıldıktan bir iki saat sonra deli bir fırtına koptu, gök üstümüze boşaldı. Balkondaki saksıları son anda zar zor içeri sokmayı başardık ve yağmurdan göz gözü görmeyen İstanbul'u seyre daldık.
Sonrasında, yağmur sonralarını hep çok sevdiğim için, sahile inip bir kahve içmeye karar verdim, yanına sigara yaktım. Arkadaş sohbeti eşliğinde, yaz sonu gökyüzündeki fırtına bulutlarının aldığı tuhaf şekilleri, giderek kararan lacivert derinliğin içinden yer yer süzen ışık huzmelerini, aniden beklemediğimiz bir yerde patlayıveren asabi dalgaları hayretle ve hayranlıkla, kendimi buraya ait hissetmenin huzuruyla izlerken, yanımızda duran bir kurt köpeğinin başını sevdim.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder