6 Ağustos 2012 Pazartesi

1140

Tehlike...

Dibi görünmeyen bir uçurumun kenarında yürüyorum günlerdir artan tedirginliğimle... Adımlarımı tedbirli atıyorum; biri öncekinin hemen önüne, yavaş yavaş... İçten içe biliyorum gayet iyi-düşeceğim-kaçış yok. Yine de teslim olmuyorum kolayca, dikkatimin yettiği ana kadar yürüyorum... Aşağı bakmayı erteliyorum, belki baksam daha iyi olacak-bana ne olacağını görsem önceden belki daha az korkarım-ya da daha az umut ederim. Paramparça olmaktan beni kurtarabilecek en ufak dal parçası yoksa görünürde, hala yürümek niye?! Bırakayım kendimi gitsin- ama yapamıyorum. Korkuyorum. Korktuğumu şimdiye kadar hiç düşünmemiştim, ama hep biliyordum. Deli gibi korkuyorum! Düşeceğimi bile bile yine korkuyorum. Düşmeden attığım her bir adımda rahatlamak yerine daha bir geriliyorum. İnsan adı gibi bildiği şeyi erteler mi sırf korktuğu için? Ertelemesi neyi değiştirecek ki, alışabilecek mi birkaç adım sonra düşme fikrine?... Hayır- hiç alışamayacak ve hep deli gibi korkacak, bunu biliyor- peki öyleyse?? ... Yürüyorum, günlerdir, gecelerdir, rüyalarımda da durmuyorum- hep yürüyorum. Bir adım daha atabilirim, diyorum kendi kendime, bilge hissediyorum o zaman kendimi, hatta güçlü bile... Ne kadar budalayım! Bir adım daha pekala atabilirim, diyorum, tek ihtiyacım gözlerimi kırpmamak, hiç sendelemeden özenle, bir adım daha atmak. O bir adımlık anda kurtulmuş sayıyorum kendimi, bir adımlık kaçıyorum kaçılmaz düşüşten. Düşmeyi düşünmekten belki de, diyebilirim ki ben, düşmekten beter korkuyorum. Düşeceğimi bilmesem, düşmekten bunca korkmazdım diyorum kendime. İşte- bir adım daha, öncekinin önüne... Bir adım daha, hiç duraksamadan-ki dursam düşeceğim. Bir adım, bir adım daha, uçsuz bucaksız uçurumun kenarında bıçak sırtı yolda kıvrıla kıvrıla, tutunacak tek şey bulamadan... Nereye kadar?
...
..
.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder