22 Temmuz 2012 Pazar

1124

(21 TEMMUZ CUMARTESİ)

Sıcağın iyiden iyiye bastırdığı bir yaz gününde Heybeli ada gezilebilir, fazla tepelere çıkmadan, sahilden uzaklaşmadan şapkalar takılıp güneş yağları sürülüp biraz yürünebilir diye düşündük...

Adanın o kendine has eski moda hallerinin keyfini çıkarabilmek için; komik resimlerle süslü Jön Türk berberin fotoğrafını çekip, eski püskü tabelalarıyla Mehtap fırınından birer poğaça alanları görüp, orada burada yatan miskin köpeklere laf atarak sahil kahvelerinden birine amaçsızca çöküp limonata söyledik.

İstanbul'a nazaran daha pahalı manavların gülünç adlarına(Gülada), camları kırık okey salonlarında eskiyen bilardo masalarına, köşe başlarında rastlaşıp ayak üstü sohbet eden sakin adalılara, Türk şairlerinin resimleri basılı kitap şeklindeki çirkin banklara, ihtiyaç duyulabilecek hemen her şeyi bir arada satan karmakarışık dükkanlarda yan yana duran deniz simitleri ve tuvalet fırçalarına, raflardaki her şeyin illa ki bayat olduğu bakkallara, telaşla geçip giden faytonların nal seslerine bakılarak ada havasını iyice soluduk.


Bu ada gezisi ritüelini eksik bırakmamak adına, ikişer top dondurma aldık; fıstıklı-cevizli...Yürürken döküntü bir ahşap eve sarılarak hayata tutunmuş mavili morlu fırça darbeleriyle büyüleyici saat çiçeğine rastladık.


Acele etmeden, keyfini çıkara çıkara akşamı ettikten sonra, Güneş henüz batmadan erkence bir akşam yemeği yemek üzere Mavi Restoran'da bir masaya oturduk. Kediler hemen etrafımızı sardılar; yalnız bir tanesine kedi demek adeta eksik kalacaktı!


Meze dolabına iştahla göz gezdirdikten sonra ne kadar soğuk meze varsa azar azar söyledik masaya; karamelize soğanlı körili patates salatası, taptaze yoğurtlu cevizli kabak, mis gibi enginar dolması, canım yoğurtlu mücver, biraz da deniz mahsülleri salatası ve bunları önden söylediğimiz birer soğuk birayla bitiriverince, rakıyı yalnız bırakmamak için karides güveç ile hafif acı biberli midye salma...



Kadehlerimizi "Paşa" lakabına güldüğümüz, fakat çok hayran olduğumuz Zeki Müren için kaldırdık. Geçen sene hangi adada yüzmeye gittiğimizi, denize girmek için uygun bir yer ararken ormana dalıp neler yaptığımızı hatırlayıp gülüştük. Hangi adanın yokuşlarından inerken o ağaçtan erik koparmıştı, hangi adadaydı sahi o her tarafı yazılı ev? Bu seferki ganimetler ekşi böğürtlen ile erken olmuş üzüm de güzeldi. Aynı fikirdeydik: limonlu enginar dolması buraya tekrar getirirdi!



Çakırkeyif adımlarımızı hızlandırarak, iskelesinde bir çocuğun eski şarkılar çaldığı ve beyazlar giymiş yaşı yerinde bir adamın herkesin ortasında oynadığı vapura son anda bindik. Geri dönüş yolculuklarında bir parça melankoli eksik olmaz; biz de kulaklığımızda Morrissey'in kırık şarkılarını dinliyorduk ve senin uyuya kaldığını fark edince sesi kısıp kucağıma yatırdığım yorgun başını usul usul okşadım. Karşı sıradaki küçük kız uzun uzun bizi izledikten sonra ona göz kırpmamla birlikte göbekli babasının koynunda kendine mızıldanarak bir yer açıp yattı...
























Hiç yorum yok:

Yorum Gönder