17 Temmuz 2012 Salı

1117

(14 TEMMUZ CUMARTESİ)

Gerçek Minik Serçe fanatiklerine ayıp olmasın diye ben bir Sezen Aksu hayranıyım diyemem; birkaç albümü vardır evde sadece, ama 70ler Türkçe pop partilerinde en hevesle eşlik ettiğim hep onun şarkılarıdır.

HERKESİN BİR SEZEN ŞARKISI VARDIR!
Doğrusu; herkes tarafından sevilen insanlara oldum olası bir parça temkinli yaklaşmışımdır-herkese hitap etmek için kimliksiz olmak gerekir gibime gelir, fakat bazı istisnalar var.

Hepimizin ezbere bildiği, nereden bildiğini bilmeden söylediği, belki en sevdikleri arasında saymayı unuttuğu, fakat sevgilisinden ayrıldığında veya memleketi özlediğinde koyup efkarla dinlediği bir Sezen şarkısı mutlaka vardır. Bir mekanda gecenin sonlarına doğru Sezen çalarsa; adeta esrarengiz bir büyünün etkisiyle insanların birleştiklerini, hep bir ağızdan eşlik ettiklerini görür, her birimizin bu şarkıları bağıra bağıra söylemek için kendimize göre sebeplerimiz olduğunu anlarız. O'nu herkes, bir ucundan tutup kendine çeker.

Bu hafta sonu ben de sahnede, Fahir Atakoğlu'nun becerikli parmaklarıyla can verdiği piyanoya meydan okurcasına şarkılarını durmadan, birbiri ardına bangır bangır söylediğini görünce, O'nun neden Sezen Aksu olduğunu anladım. Belli bir yaş almış, kim bilir kimlerle tanışmış, kimleri kaybetmiş ve şüphesiz hepimizden katlarca fazlasını yaşamış, açık havadaki tüm ses kayıplarına rağmen en arkalardan gayet keyifle dinlediğimiz, 3,5 saat sahnede kalan, coşan, gülüp güldüren, kimseninki eksik kalmasın diye hemen her şarkısını söylemeye gayret eden bu muhteşem kadına helalinden bir maşallah dedim!


SEVGİLİYLE SEZEN KONSERİNE GİTMEK...
Serçemiz, konserin 2. yarısına son albümünden Unuttun mu Beni? ile başlayınca,
içimden eşlik ederken bir yandan göz ucuyla bana bu konseri sürpriz yapan erkek arkadaşıma bakıp bir anlık yumduğu gözlerinde kim bilir nerelere gittiğini gördüğümde kederli bir saygı ile yana çekildim.

Sevgiliyle Sezen konserine gitmenin pek de iyi bir fikir olmadığını düşündüm; neredeyse bütün şarkılar eski aşklara yazılmış değil mi? Sevgilimin, kimler tarafından unutulmuş olmasına içerlediğini düşünürken, bir yandan kendi hikayemi hatırlatan şarkılara suçlulukla sessizce eşlik ederken buldum kendimi. İkimiz kol kola, ikimizin de sezdiği ve saygı gösterdiği bir gamlı sükunete büründük, bizim hikayemizin şarkısı acaba hangisi olacaktı...?

ÖNCE ŞARKILAR YAĞDI-ARDINDAN ALKIŞLAR...
Ölümünden sonra babamın bana söylediğini hayal ettiğim Gidiyorum Bütün Aşklar Yüreğimde, küçükken amca kızımla playback yaptığımız ama sözlerini bir türlü çıkaramadığımız Ada Vapuru Yandan Çarklı, seçimleri hatırlattığından sevimsiz bulduğum Hadi Bakalım Kolay Gelsin, klasik romantiklerden Geri Dön ve Beni Unutma, içimiz parçalanarak bu topraklarda çocuk olmanın, kadın olmanın ne menem bir şey olduğunu Aysel Gürel'in vasıtasıyla andığımız Ünzile, kızlığı yarım kalmış bez bebekli Karadeniz kızlarının türküsü Ben Annemi İsterim, Şimdi Bana Kaybolan Yıllarımı Verseler ile kaybedilen eski sevgililer, Alaturka mırıldanarak anımsanan özlenmiş memleketler, dökülen gözyaşlarıma kıyamayan sevgilimin Sen Ağlama deyişi, İstemekten çekinmeyen ateşli bir Latin ezgisi Doya Doya Seviş Benimle Hadi, birbiri ardına üzerimize yağdı.

Ön sıra dostları Nilüfer ve Nükhet Duru'nun da birer şarkı lütfetmeleriyle, seyirci mest oldu. Arkamızdakiler gibi, Fahir piyanoya abanmışken sıkılıp gündelik mevzulardan konuşan, müzik dinlemeye değil eğlenmeye gelmiş, iştahla mısır yiyen, çok mühim olsa gerek ki-çalan telefonlarını açan, Nükhet sahnede döktürürken sıkılıp giden görgüsüzleri saymazak- hepimiz, bizden kat be kat fazlasını görmüş geçirmiş bu şahane kadın ile tüm orkestrasını gönülden, avuçlara kuvvet, gönül taşkınıyla alkışladık.
















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder