(06 ARALIK PAZAR)
Son haftalarda yoga yapamamıştık, bu sabah esnemeli bir seri ile yeniden başlıyoruz rutinimize. İkimize de iyi geliyor ve kahvaltıda en sevdiğimiz komedi dizisiyle haftasonuna neşeli bir giriş yapıyoruz.
Sabahlar çok güzel de günün sonrası telaşlı devam ediyor; sokağa çıkma yasakları ve restoranların kapanmasıyla birlikte iyice aç kalan köyümüzdeki köpekleri besleme işine girişiyoruz. Geçen ay keşfettiğimiz daha ekonomik ve besleyici yöntemle tavuk ve makarna haşlayıp kovalara döküyoruz. Ama bu da hem uzun sürüyor, hem mutfak kirleniyor, eve kokusu siniyor maalesef.
Yine de şikayete vakit yok, şimdilik başka bir çözüm de yok. İş başa düşüyor ve dün gibi bugünü de yemek hazırlayıp götürmekle geçiriyoruz. Sadece sitedeki köpekler bir yana, kapalı duran komşu mekandakileri, bir de gölün etrafındaki başıboş köpekleri beslemeye gidiyoruz. Bir anda onlarcası koşarak gelince, mama az gelip birbirlerine saldırınca içim parçalanıyor. Oysa her birinin hakkı tok kalmak, onlar sadece biraz sevilmek istiyorlar, sadece yaşamak istiyorlar...
Bu hallerini görünce kahroluyorum ve biz olmasak nasıl hayatta kalırlar diye endişelenmekten uyuyamıyorum geceleri. Neyse ki, içimize su serpen şeyler oluyor: önceden hep buraya yemek artığı getiren teyze yine beslemeye gelmiş. Geçen hafta araba çarpmış olan köpeği de tedaviye götürüyorlar, o kadar rahatladım ki anlatamam. Ayrıca 2 genç adam da minibüslerinin arkasını tavukla doldurmuş getirmişler, epeyce ete doyuyor bizim keratalar.
Akşamüstü kendimize birer kahve koyup bahçeye oturduğumuzda rahat bir nefes alabiliyoruz. Evi temizlememiz gerek şimdi de, her taraf battı. Akşam yorgun düşmüş ve her hafta bu düzeni devam ettirmenin ağırlığı altında ezilmiş hissediyorum...
3 gece burada kaldığımız için bilin bakalım kim en mutlu?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder