7 Haziran 2019 Cuma

3635

(06 HAZİRAN PERŞEMBE)

Tatilimizin yarısını geride bıraktık, bugün denize gidelim bari...
Ağva tarafında bir koy bulmuştuk, sıcak bir günde denemeye karar verdik. Fakat beklediğimizden daha uzun sürdü ve tabi ki kalabalıktı. Öğrenciler, Kocaeli halkı, çoluk çocuklu aileler filan, yine de çok kötü sayılmazdı. Yolculuk yemyeşil ormanlar arasında kıvrıla kıvrıla hoşuma gitti, koya ulaşmak biraz zordu. Sandalyelerimiz sırtımızda buzdolabımız elimizde indik kayalardan aşağı, kendimize bir yer bulduk çakıllar üstünde. Bakir koyda bir tesis olmayışı iyi aslında, bir de gelenler çöpünü bırakmasa!
Denize girmek pek kolay değildi, yosunlu kayalardan serin sulara bırakıverdim kendimi. Düşündüm de; eskiden yosunlardan korkardım, bu kadar yakındayken hayatta yüzemezdim üzerlerinden.
Kayalıklara tırmanıp atlamayı çok bir şey başarmak zanneden acınası bir delikanlı grubunun testesteron yüklü sohbetine kulak misafiri olmamız dışında, Stephan Hawking'in kitabını bitirdim ve dergiyi yarıladım.
Güneş çarpmadı, hatta gölgelik olmadığı halde yanmadık, Haziran'da daha bir keyifli oluyormuş.
Akşama doğru Ağva'nın belki de en şık mekanında yemek yedik, tamamen tesadüfen buldum son dakika. Detayları iyi düşünülmüş, çok hoş dekore edilmiş bir yerdi. Karides güveç, kalamar tava, şakşuka ve tulum peynirli salata istedik. Batan güneşin manzarasında birer bira açtık.
Keyfimize diyecek yoktu anlayacağınız, yalnız sonrasında eve dönüş biraz zor oldu. İstanbul'da trafiğe takıldık ve gece yarısına doğru varabildik, banyo yapıp bir şeyler seyrettik yatmadan önce.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder