(14 ARALIK CUMA)
Bitmiyor aynı mevzu, bitemiyor.
Çok ikilemli düşünüyorum; bazen saçmalıyormuşum gibi geliyor, bazen en doğrusunu yapıyorum gibi.
Rezil mi oldum da farkında değilim, aslında zafer benim de onu mu göremiyorum, hakikaten bilmiyorum.
Kendimi yine kafa bir milyon hissederek seramik atölyesine gitmeye zorladım, ve yine harika bir şey ortaya çıkardım. Anneme yaptığım fincanı boyadım; Safinaz ile Prens'i çizdim, herkes bayıldı.
Öğlen arasında eve dönüp arkadaşımla sandviç hazırladık kendimize, tarot baktık.
Halimiz duman!
Akşam şu düşünceler kasvetle çöktü içime: Kaç yıl daha hayattan zevk alabileceğim ki bu yaşımı böyle geçiriyorum? Bana da yazık değil mi cidden? Hem kimseyi üzmek istemiyorum, hem de korkuyorum ama böylesi de bana yetmiyor. Yavaş yavaş ölmek en beteri, bunu kendime yakıştıramıyorum. Ben hep tutkulu bir insan oldum kendimi bildim bileli, bundan sonra da tutkunun peşinden gitmeye ihtiyacım var...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder