16 Eylül 2018 Pazar

3369

(15 EYLÜL CUMARTESİ)

Dedemi ziyarete gidiyoruz hastaneye, ameliyattan dün çıktı, bugün de yoğun bakımdan odaya çıkarıldı. Hastaneler hep biraz gerici ortamlardır, bu sefer de farklı değil. Dedemi çocuk gibi küçücük, savunmasız yatağında görmek içimi burkuyor. Ameliyat olduğunun farkında değil, biraz aklı gidip geliyor.

İnsanoğlu 80 yılı devirince işte böyle yeniden bebek oluyor; altı bezli, yürüyemez halde, bakıma muhtaç... Düşünüyorum da, acaba bize kim bakacak?

Hastaneden dönüşte alışverişimizi yapıyoruz; pazardan meyve sebze, marketten tavuk, yumurta, peynir vesaire. Kocam hünerini konuşturuyor ve mutfakta çok keyif alarak bir Çin usulü tavuk pişiriyor; tatlı ekşi. Nefis olmuş, ben de bir yandan sosyal medya paylaşımlarımı hallediyorum.

Akşamüstü güzel havada sahilde biraz oturalım diyoruz, hazırlanıyoruz.

Günün şansı; Caddebostan'da yola fırlayan korkak yavru kedicik, annesini bulamayınca bize kaldı. Sahilde oturmaya iniyorduk ki sandalyelerimizle gerisin geri dönmek zorunda kaldık, veterinerde sıra bekledik, evde kendi kedilerimizi uzak tutmak için çaba sarf ettik, bikbiklemesini dinledik, sakinleştirmeye çalıştık... Yine cumartesimizi heba ettik, ama olsun, yeter ki mutlu olsun!

Kedisini travmatik şekilde kaybeden kuzene de iyi gelsin, birbirlerini çok sevsinler.

Akşam balkonda karı koca, epeydir olmadığımız kadar yakındık, bu hoşuma gitti. Önce 60lar müziği eşliğinde birer kadeh şarap, sonra Pentagram ve Hayko'ya geçişte birer sigara... Erken biten, yorucu ama keyifli bir gündü yine de.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder