24 Ekim 2014 Cuma

1949

Gideceğin kesinleşti.
Telefonla konuşurken öyle kötü oldum ki; zor durdum kapatana kadar. Ağlamadım ama, kaskatı kaldım. İçim soğudu.
Gideceğini biliyorduk, bekliyorduk bir süredir, hazırlanıyorduk sanmıştım ama hazır değilmişim.

Doğum günümde burada olmayacağını, belki daha pek çok günde, konserde, festivalde birlikte olamayacağımızı idrak edince içim burkuldu. Bütün gün o burkuntuyla sersem dolaştım, akşama doğru yatağa attım kendimi. Öyle güçsüz, hasta hissediyordum ki!

Yemek yemedim, uyuya kaldım erkenden ve ertesi öğlene kadar uyudum. Unutmak için-iyi geldi.
Şimdiden soğumuş hissediyorum senden, biliyorum kızacaksın yarın bana.
"Hayatmı çok zorlaştıracak mısın?" diye sordun ilk konuştuğumuzda; demek beni hayatını zorlaştıran biri olarak görüyorsun. Kırıldım.
Halbuki sen gidişinden hiç etkilenmeyen, dönüşünde kaldığın yerden devam edebileceğin birini istiyorsun değil mi?
Sana sonsuz güvenecek ve konuşmadığınız birkaç gece olursa ayrıyken, bunu hiç sorun etmeyecek sakin birini...
Ben o değilim! Olmadığıma da memnunum açıkçası. Öyle biri yok çünkü-varsa da seni sevmiyor.

Keşke bunları anlayabilsen...
Keşke gittiğinde benle her fırsatta iletişime geçmeye çalışıp yanımda olduğunu hissetmek ve hissettirmek için çaba sarf etsen.
Keşke şimdiden beni ikna etsen; ayrı geçireceğimiz zamanın bizi ayırmayacağına.

Ben geçenlerde bir programda, komik bir türkücü kadının hayatını izledim.
Tesadüf denk geldim; yeni kaybettiği kocasıyla yaşadıklarını anlatıyordu.
İş sebebiyle adamın Avustralya'da geçirdiği birkaç haftalık sürede ona gönderdiği kartın arkasına yazdıklarını okudu. "Canım sevgilim, göz açıp kapayana kadar yanında olacağım. Burası dünyanın merak ettiği memleket, ama ben yokluğunda yalnızım." gibi şeyler yazmış...Yazının bunca umut aşılaması ne hoş! Hala 3-5 cümleyle bir sevgiye tutunmak, hayata tutunmak ne naif!

Biz de onlar gibi olabilecek miyiz sence?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder