26 Mayıs 2019 Pazar

3622

(24 MAYIS CUMA)

Bugün 2 haftadır ara verdiğim seramik atölyesine gittim; uykusuzluğuma ve çok iş birikmiş olmasına rağmen, iyi ki de gelmişim. Herkes çok tatlı burada, nasılsa bir şekilde harika insanların bir araya toplandığı bir yer olmuş.
Biraz yavaş çalıştım, ama iş çıkardım yine. Akşamüstü eve döndükten sonra hiç durmadım, yemek yaptım. Bir yandan akşamki konsere son anda dahil olmak isteyen arkadaşıma yer ayarladım. Hızlıca hazırlanıp çıktım ve Kadıköy'e gittim.
Konsere ancak yetiştim, ama geç başladı. Bu mekanın sahibi fazlasıyla girişken konuşkan sempatik bir çocuk; beni de tanıyor sosyal medyadan. Ara sokakta eski bir köşkün bir odasına milyonluk Steinway yerleştirmişler, ortam çok hoş...
Kitle karışık; çocukları ile gelen de var, elit orta yaşlı grup da, Kadıköy gençliği de. Heyecanla beklediğim Schubert Stændchen parçasını yanlış anons edince hemen düzeltiyorum; "Hayır, Alman dili edebiyatı okumadım ama Almanca biliyorum. Leise flehen meine Lieder" Nasıl anlatayım bu parçaya takıntılı olduğumu...?
Belli ki benim kadar derinlikli ve hassas ruhlu olmayan bu piyanist, kendi bestesini çaldığında ne kadar da temperaman, diye düşünüyorum, ne kadar farklı...
Beni asıl etkileyen, ardından çıkan diğer piyanistin mitolojiden esinlenerek adlandırdığı kendi besteleri oluyor. Ne kadar naif ve yetenekli bir adam bu.
Konsevartuar öğrencisi çocuklar da şahane, gerçekten gurur duydum, bu genç yaşlarında öyle zor parçalar çaldılar ki.
Arada arka bahçede birer kadeh şarap ve sigara içip müzisyenlerle tanıştık, bestekar Tanman ve basist arkadaş, kendini daha iyi ansons etmesi gerektiğine inandığım  Ali...
Çok içinde olmak istediğim bir ortamda olduğumu hissettim, büyülendim ve bu insanlarla daha fazla vakit geçirmeye karar verdim. Kesinlikle gereksiz ve boş arkadaşlarımla takılmaktan iyidir.

İnsanlar neler yapıyor gördükçe bir yandan kendimi çok geride hissettim, hemen eve dönüp piyanomu çalmak istiyorum!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder