5 Aralık 2017 Salı

3086

Sabah anne kız güzel bir kahvaltı hazırladık kendimize; Ayvalık'tan kurtulmuş domates ve avokado püresi ile.
Çaylarımızı içip bana geçtik, önce müşterilerime geri dönüş yaptım, sonra yine ahşap boyamaya daldık. Bugün 3. aşama olan stencil şablonlara geçtik, sonuçlar harika oldu! Siyah eskitmeli keten rengi boyadığım tepsi ve ekmekliğin üzerinde altın renkli baskılar kullandım ve tam hayal ettiğim gibi oldular!
Çalışınca oluyor demek, sonunda konsantre olup iyice eğildik bu dekorasyon işinin üzerine bu hafta. Akşamüstü evde yalnız kalınca biraz moralim düşmeye başladı, arkadaşıma telefon ettim. Beni kandırıp Kadıköy'e getirdi sağ olsun, bu soğukta kendimi evden çıkarmak için motivasyon arıyordum ben de.
Kalın kazağımı giyip, atkımı beremi takıp metroya yürüdüm-hava cidden soğumuş aniden. Kadıköy salı akşamı için fazla kalabalık geldi bana, sıcak şarap içmek için şirin bir mekana oturduk. Başka arkadaşlarının da eklenmesiyle ikinci kadehlerimizi söyledik, sohbet güzel geldi.
Bir neşeli ve zeki gay çocuk ile bana biraz tuhaf gelen çocuk gibi bir kadın eşlik etti masamıza. Çocuk dediğim gibi; bıcır bıcır konuşkan ve sevimliydi, boş bir tip değil gibi geldi bana. Kadın Reşadiye köyünde lüks bir villada oturan, kirasını nasıl karşıladığını merak ettiğim-çünkü iş yapacak bir tip izlenimi vermeyen- kalabalıklardan korkan ve şehirden ürken, sanki her şeyden rahatsız olan ikircikli biri... Bir yandan çok şahane bir hayatı var gibi görünüyor; orman içinde müstakil bir evde yaşıyor filan, öte yandan arabasını bıraktığı otoparkı bulamıyor veya Rexx sinemasını dahi bilmiyor. İlginç yani cidden; hepimizin hayatında olan basit bir takım detaylar ona anladığım kadarıyla çok zor geliyor. Neyse; herkes zaten biraz tuhaf değil mi?
İnsan arasına karışmak bana iyi geldi, ama en güzeli eve kedilerime dönmekti...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder