(11 ŞUBAT CUMARTESİ)
Dün gece üzerimden adeta fil gibi geçti, bugün pertim.
Uyutmayan kalp çarpıntıları, bölük pörçük kabuslar ve ateşli saatlerle kıvranarak sabahı ettim.
İçimde müthiş bir huzursuzlukla uyandım, yutkunamıyordum.
Neyse ki bir kaç saat içinde azıcık rahatlayabildim, kendimi zorlayarak kalkıp kahvaltı ettim bir parçacık. Her seferinde yaptığı gibi yine beni sakinleştiren hayatımı paylaştığım adam oldu...
Öğleden sonra kendimi çok zorlayarak banyoya girdim ve iyi de geldi, kafam hala kazan gibi olsa da biraz ferahlattı beni su. Artık sadece akşamdan kalma değil hastalanmış da olduğumu fark ettim, ateşim vardı çünkü.
Zaten iki gündür başlamakla başlamamak arasında gidip gelen nezlem sanırım direncim düşünce ortalığı boş bulmuştu. Her zamanki ilacımı alıp yattım akşama kadar, Eskişehir planımız tekrar ertelendi.
Akşam kahveye çağırdı arkadaşlar, bir gayretle hazırlanıp gittim ama ruh gibiydim bütün gece. Dönüşte evimize uğradılar, kedilerimi sevdiler. Biraz sohbet etmek iyi gelse de kendimi bitkin hissediyordum.
Yitik bir gün, hafta sonunun kaybedilmesi de ekstra moral bozucu...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder