16 Ağustos 2016 Salı

2610

Rüyamda eski bir lise arkadaşımla bizim mahallede karşılaşmışız, hava soğuk hatta sanırım karlı... Karşı sokakta öğrenci kahvesi gibi bir mekan varmış, izbe ve kalabalık, kış buğusu camlarını buzlamış... İçeride oturanlar arasında Çe'yi görüyorum birden, şaşırıp heyecanlanıyorum... Arkadaşıma söylüyorum hoşlandığım bir çocuğu gördüm, gel bir selam verelim, diye. Pek hazzetmez bu işlerden kendisi, isteksizce giriyoruz.
Beni zaten farketmiş olan Çe, çapkın ve ketum tavrıyla doğrudan benle konuşmadan, arkadaş grubu arasından süzüyor beni... Sigara içip kahkaha atarak abartılı hareketlerle konuştuğunu görüyorum. Git-gelli yaklaşımından ve bir yakın bir uzak tutumundan rahatsız olsam da ona istemsizce çekiliyorum...
Masasına gidip selam veriyorum, onun gelmesini beklerdim oysa. Alt katta başka bir masaya geçiyoruz birlikte, hayatına boş verdiğini , kendini bıraktığını görüyorum. Kış vaki kot şortla geziyor, kafası dumanlı gibi, saçı başı dağınık... Bu haliyle seviyorum onu ben; serseri, vurdumduymaz.
Biraz yüreklendirmeye çalışıyorum, tiyatroya devam etmesini öğütlüyorum ama benden daha bilge bir tavırla gülüyor yalnızca.
Neden ortadan yok olduğunu sorduğumda aslında buralarda olduğunu ve beni annemle çok kez sokaklarda gördüğünü söylüyor. Utanıyorum. Rüya hatırladığım kadarıyla bu kadar.

Bazı insanlarla yarım kalan bir durumunuz vardır ya; karşılaşınca tuhaf hissettiğiniz, ezik kaldığınız insanlardır onlar. Belki içinizde kalan bir şeyler vardır, ya da çözemediğiniz ve anlamlandıramadığınız... Çe benim için onlardan bir tanesi. Sanıyorum ben de onun için öyleyim.

Belki sadece o umarsız, dertsiz zamanları özlüyorumdur-o ara sokak barının önünde dikildiğimiz geceleri...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder