(15 MAYIS PAZAR)
Bu pazar sabahına yorgun uyanıyoruz; sanırım yeni atlattığımız hastalığın ve geçen haftanın telaşının etkisi büyük...
Akşama kadar güzel havaya rağmen evden çıkmamayı tercih ediyoruz; kahvaltı en güzel evde ediliyor!
Öğleden sonra merak ettiğim bir filmimiz vardı onu koyuyorum; meğer BBc serilerindenmiş: Agatha Christie'nin çok sevdiğim hikayesinden uyarlama 10 Küçük Zenci.
10 yabancının bir adadaki malikanede tek tek cinayetten suçlanmalarını ve birer birer öldürülmelerini iştahla seyrediyoruz.
Akşamüstü trafiğe rağmen Etiler tarafına geçip birer dilli kaşarlı tost yemek için vakit bile buluyoruz.
Tiyatro biletimiz var Antabus oyununa; hani şu çok konuşulan Seray Şahiner romanından uyarlanan ve en iyi kadın oyuncu ödülü alan kadına şiddeti esprili anlatan oyun...
Bu mesele ciddi olduğu kadar sinir bozucu da; izlemek kolay olmayabilir belki ama keskin diliyle birlikte bolca mizah barındıran, izleyiciyi fazlasıyla güldüren bir trajikomedi.
Açıkçası beni okuduğum yorumlardaki kadar etkilemedi, duygulandırmadı ve oyunculuk iyi olmasına karşılık, bu çok tanıdık karakteri canlandırmanın zorluğunu göremedim.
Yine de bir parça klişe gelen ve bence fazla kör göze parmak sokan bu oyundaki performansı takdir etmek lazım; tek kişi 2 saate yakın hepimizi sıkmadan ve hiç durmadan konuştu durdu.
Çıkışta Beşiktaş şampiyonluğuna denk geldik, ben pek bir şey hissetmesem de takım tutmak mevuzuunda, taraftarlarını tebrik ederim. Beşiktaşlı olmak Gezi'den beri moda oldu, moda olan her şeye olduğu gibi buna da bir mesafeli durmayı seçiyorum ve bir anda çarşılı oluveren genç kızlarımızı selamlıyorum. Yoksa gerçek taraftarlık müdavimlik gibi keyifli olsa gerek...
Gece yarısına doğru şimşekli mis gibi bir yağmura yakalanıyor ve çok seviniyoruz!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder