8 Mayıs 2016 Pazar

2510

Hastalıktan artık iyice bitap düşmüş uyandım, birkaç saat kendimi bilmeden yattım, dün geceden detayları anımsayarak kendime gelmeye çalıştım...
Biraz ayılınca dün akşamdan kalan yemeklerden bir tabak hazırladım kendime, ıhlamurumu kaynattım ve fotoğraflarımıza baktım.
Fazla vaktim yoktu evde yatmaya, hemen çıkmam gerekiyordu çünkü bu gün tiyatro festivalinden değişik bir oyuna biletimiz vardı.
 Gizli Yüz bir dönem kafayı taktığım efsane Orhan Pamuk hikayesi, hatta son bölümünü seslendirdiğim ve ezbere hatırladığım o mistik hüzünlü arayış öyküsü...
 Fikret Kuşkan'ın fotoğrafçıyı oynadığı film de efsanedir, aklıma geldi bir daha izleyelim.
 "Bir ayna, bir ütü, bir lamba..."
 Yüzlerde izleri takip edilen haritalar, ruhunu kaybettiğinden bozulan saatler, saat kulesinin altındaki şehrin hüzünlü sakinleri ve fotoğraflarda bir yüzü arayan gizemli kadın...
 Rüyaların labirentinde kaybolan bir metin; ancak böyle bir sahneyle oyuna konabilirdi: simsiyah mekanda siyah giyimli oyuncular, dönen bir düzenekle zaman zaman aydınlatılıyordu.
Kaçırmadığıma sevindiğim bir oyun izledik, festivale devam edeceğiz...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder