Bu sabah arkadaşımız ayrılıyor; bizim de kaş'ta son günümüz. Öyleyse begonvillere gözümüz doya doya bakalım ve maviyi sınırsızca içimize çekelim!
Her zaman iyi bir eşlikçi olan OT, bu çarşamba kapağına Havva Ana'yı taşıyan Uykusuz elimizde yıpranarak bitiyor. Umut Sarıkaya'nın tek kişilik dev kadro olarak çıkardığı Naber dergisini keşfettiğimiz de iyi oldu-üstelik 2. sayısında Gogol'ün Portre öyküsünün karikatürünü resimlemiş! Gogol sanırım, sıkıcı dünyamıza düşmüş en egzantrik hikayeci...
Son günümüzde bu muhteşem denizin tadını akşama kadar çıkarıyoruz; masmavi, serin, derin ve pırıl pırıl...
Akşam bir değişiklik yapıp Kaş'ın meşhurlarından Hayta Meyhane'yi denemeye karar veriyoruz. Geçen sene buranın tatlı mı tatlı kocamış bir köpeği vardı, mekana ismini veren-ne yazık ki geçen kış ölmüş.
Hayta'nın ortamı sevimli; sokak arasında küçük masalar atılmış, kapı eşiğinde bir udi hafif sanat müziği çalıp söylüyor. Duvarda felsefeleri yazılı, Aydın Boysan, Çiçek Abbas'tan Şener Şen ile "Şakirr" İlyas Salman ve Uğur Mumcu kadehlerini şerefimize kaldırıyor-Güzel adamlarla içiyoruz!
Mezeleri çok ahım şahım değil doğruyu söylemek gerekirse; kavurmalı humus tadalım diyoruz, güveçte biraz kuru geliyor. Ahtapot istiyoruz, sanki Piraye ve Turkuaz'da daha lezzetliydi... Kadir'in kanununu dinlemek de arkamda çalan udiden biraz daha keyifliydi. Buranın repertuvarı biraz Türk filmi şarkıları tadında, daha bir romantik hafiflikte..
Odaya dönerken heyecanla "Bu akşam da bir Poe hikayesi okuyalım mı?" diye soruyorum- Tell-Tale Heart'ı seçiyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder