12 Aralık 2012 Çarşamba

1267

Gece biten bir göç hikayesi seyrettim dün, ağlamadım ama, birkaç defa boğazıma tıkandı birikmişler, sonunda birer yaş aktı...

"Onlar da bizim bir insanımız!" deyişini unutamayacağım, şapkasını taşıyışına bayıldığım, ağzını açmasıyla etrafını bambaşka bir havaya büründüren adam; dede rolünde Çetin Tekindor.




Muhteşem dedenin huysuz torunu; surat asışını, hemen her şeye itiraz edişini, burnundan kıl aldırmayan artist hallerini çok sevimli bulduğum çocuk.


"Babam; her akşam ne lazım eli kolu dolu gelirdi eve- kapılara sığmaz bir adam!"
Kömür gözlü, boylu poslu baba; Mert Fırat.



"Mübadele dediler, gitmeliymişiz buralardan."
Onları alıp memlekete götürmesini günlerce perperişan bekledikleri gemide üşütüp hasta olan bebeğini kaybettiğini anladığında kopardığı çığlık kulaklarımdan gitmeyen anne; Ezgi Mola.


Hatta, herkes onları gavur diye dışlarken Rum kökenli Yavaş bey sahip çıkıp tuhafiye dükkanına çırak aldı diye minnettar, kafasını yaran taşlara karşı çaresiz, alaylara sessiz kalan ufak, çalışkan, tertemiz çırak.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder