2 Mart 2012 Cuma

982

(1 MART PERŞEMBE) 
 Küçükken babaannem amca çocuklarımla birlikte bizi parka götürürdü, bilgisayar çağı öncesi led ekranlarla henüz kirlenmemiş zihinlerimiz için en güzel eğlence salıncakta sallanmak, kendimizi ayaklarımızdan baş aşağı asıp akrobatik hareketler denemek ve parktaki gülleri bekçi görmeden koparıp eve götürmekti... Dönüş yolunda bakkalın önünden geçilirdi, babaannem sorardı: "Ne alayım size? Ne istersiniz?" Onlar illa bir şeyler isterlerdi, sakız, çikolata...-Ben istemezdim. Geçenlerde ölmeden önce babaannem hala herkese benim küçükken nasıl tok gözlü olduğumu anlatırdı. _ İlk okula büyük bir hevesle ve 1 sene erken başlıyordum, okuma-yazmayı nasıl olsa çoktan sökmüş, babam sağolsun zorla da olsa milyonlu rakamlarla arkadaş olmuştum. Evde sıkılıyorum diye okula yazdırdılar. Eylül başıydı, Kıbrıs'tan yeni dönmüştük, babamın öldüğü gündü. Eminönü tarafına alışverişe gidiyorlardı, babam her şeyi ucuz almayı severdi. Bana defter, kalem, çanta alacaklardı-kapıdan çıkarken babam bana döndü:"Kızım sana ne alayım istersin?" Gülümsedim, "Bana zaten her şeyi aldın baba, bir şey istemem." dedim. El salladı bana, el salladım. Bir daha dönmedi. Son konuşmamız böyle oldu; bana her şeyi vermişti zaten, mutluydum, başka şeye ihtiyacım yoktu, güvendeydim, beni henüz hiç kırmaya fırsatı olmamıştı, hiç hayal kırıklığına uğratmamıştı... _ Biraz daha büyümüş, yaşım tek haneliden çift haneli rakamlara yeni varmışken bir seferinde Bolu'ya akrabaları ziyarete gitmiştik. Eşi milletvekili olalı beri zenginlemiş bir Güzin teyze vardı, oğlu Burak ağabey benden büyüktü, onunla buz pateni yapmaya gitmek çok hoşuma giderdi... Güzin teyze bizi biraz daha şımartmak için bir akşamüstü yol üstündeki bir kırtasiyeye soktu. İçeride rengarenk kalemler, kokulu silgiler, oyuncaklar da vardı. "Bunlar arasından seçin beğenin, istediğinizi alacağım!" dedi. Burak ağabey kendine bir uzaktan kumandalı araba beğendi. Ben bir kalem seçtim. Güzin teyze şaşırdı, ısrarla sordu:"O kadar güzel bebekler var kızım, kalem mi istiyorsun?" "Evet." dedim. Akşam anneme anlatırken dedim ki:"Anne ben Güzin teyzeyi zora sokmak istemedim." _ Çocukluğum geride kalmış, ergenliğin mücadeleli ilk yıllarını da ardımda bırakmışken liseye başladığım yıl bir sevgilim oldu. Okulun yarısı zaten ona aşıktı, ben 1 sene bekledim tanışmak için. Aslında onu pencereden gördüğüm ilk sabah, ondan çocuklar doğurmaya karar vermiştim bile... Bir gün bana gelip çok garibime giden bir şey söyledi: "Benden bir şey iste." dedi. Anlayamadım, "Ne isteyeyim?" diye sordum. "Bilmiyorum işte-bir şey iste yapayım... Senin için bir şey yapmak istiyorum! İste uzaklardan bir şeyler getireyim, senin için bir şeyi bulayım ya da ne bileyim işte-iste bir şey yapayım!" Güldüm, hala anlam verememiştim. Çok sonradan beni sevdiğini kanıtlamak için böyle bir gösteriye gerek duyduğunu tahmin ettim. "Bana sakız al o zaman." dedim. "Şıpsevdi'lerin muzlu çileklisini çok severim ama artık bulunmuyor..." Birkaç gün sonra bir paket Şıpsevdi'yle çıka geldi. Birer tanesini çiğneyip paketi sakladık. Bana zaten mutluluğu en masum haliyle vermişti, isteyecek bir şeyim yoktu, sakızdan başka. _ Şimdi ben ben oldum. Hep istediğim okulu kazandım, girdim, düşe kalka da olsa kendime varan yolu orada tuttum. Okudum, yazdım, iştahla hep gezdim, tanıştım, konuştum, tartıştım, öpüştüm, içtim, dans ettim, baktım, çizdim, boyadım, düşündüm, kirlendim, derinleştim... Yolculuk hep zorlu, hep tökezlemekteyim, dizlerim yara bere içinde-derken bir adamla tanıştım; gülümsedim. Gülümsetmişti beni, daha en başından. Onu farklı bulmuştum, yazarı tanınmayan, değeri anlaşılmamış, best seller olmamış eşsiz bir kitap gibi... Açtım, okudum. Sayfa sayfa açıldı önümde, öyle doluydu ki içi-bazen kendime hiç boş sayfa bulamamaktan korktum. Kah okuduklarıma ağladım, kah bulduklarıma şaşırdım... Gün geldi, ondan bir şey istedim. "Ben kimseden bir şey istemem."dedim. Kendini bildi bileli, kimselerden bir şeycik isteyemeyen ben, Rana, tek defaya mahsus birinden bir ricada bulundum- Yapmadı. Belki de bilmiyordu beni, öyle ya, yalnız 2 yıldır yakından tanıyordu, bilseydi benim çaresiz kalmasam yardım dilemeyeceğimi, bilseydi başkalarından istemenin benim huyum olmadığını, ancak kendimden istemeyi seçtiğimi, bilseydi ne kadar yerle yeksan hissettiğimi istedim diye, bilseydi işte bence... Yapardı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder