29 Ocak 2012 Pazar

949

(28 OCAK CUMARTESİ)



Onlar konuşmadan anlaşabiliyorlardı- biz bütün gece konuştuk ama bir türlü anlaşamadık.

Tek bildiğim; elimi bırakıp gidince, sokak ortasında kalakaldığım, mor geceliğim ve hindistancevizli banyo tuzumla birlikte. Arkandan çocuk gibi ağladım, eve zor attım kendimi ve bağıra bağıra ağladım, çünkü çok çaresiz hissediyordum işte.

Babaannem ölmüştü, benden habersiz ve ben öldüğünü hissedemiyordum bile.
Mezun olmuştum, yıllar sonra, onca çabanın sonucunda ve hiç inanamıyordum buna.

Tek bildiğim; seninle konuşamamak, yanında ağlayamamak, sımsıkı sarılıp yasımı tutamamak sessizleştirmişti beni. Kahvaltıda karşımda otururken gözlerime bakmaman hissizleştirmişti beni.

Sabaha karşı yanımdan kalkıp kanepeye gittin, kavga ettiğimiz gecelerde o kanepe hep ikimizden birini kucaklıyor-seviştiğimiz gecelerde ikimizi birden.

Senden nefret ettiğimi düşündün, ama doğru değildi bu, gözlerinde görünce üzüldüğünü, hemen sevdiğimi hatırlıyorum seni...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder