12 Kasım 2010 Cuma

505

(10 KASIM ÇARŞAMBA)

Ben susayım o konuşsun, çünkü daha güzel susuyor benden:

Her anını kutladık buluşmalarımızın,
Tanrı'nın göründüğü aydınlanış anları gibi,
Tüm dünyada sadece ikimiz...
Daha cesur, bir kuşun kanadından daha hafif
Baş dönmesi gibi hızla fırlayıp indin
Merdivenlerden, nemli leylaktan geçip
Kendi diyarına gidiyordun, aynanın ardındaki

Gece çöktüğünde tanrısal lütuf bağışlandı bana,
Tapınak kapıları açıldı,
Karanlıkta parlayan
Çıplaklık yavaşça eğildi,
Uyanıp "Tanrı seni korusun!" dedim, bilerek
Korkusuzca uyudun
Leylak sana uzandı masadan
Evrensel mavisiyle göz kapaklarına dokunmak için
Mavi fırça sürülmüş o göz kapakları huzurluydu,
Ve elin ılık

Avcunda tutarak o kristal küreyi,
Tahtın üstünde uyukluyordun
Ve -Tanrı'ya şükür-benimdin!
Uyanışınla dönüştürdün
İnsanoğlunun sıkıcı sözlüğünü
Ta ki konuşma tamamlanana ve akana dek
Ses getiren bir güçle ve kelime
Sen anlamını açıkladın onun: kral demekti
Her şey farklıydı dünyadaki-sürahi bile, leğen bile-
Katmanlaştırıldığında ve katı su
Duruyordu aramızda bekçi gibi

Kim bilir nereye sürüldük
Ardımızda seraptan meydana geldi
Harikadan inşa edilmiş kentler,
Nane yaprakları bitti ayaklarımızın dibinde
Kuşlar geldi bizimle yolculuğa
Ve gökyüzü açıldı üzerimizde

Bir yandan arkamızda hep kader ilerliyordu:
Usturayı tehditkarca sallayan bir deli adam...



Arseniy Tarkovsky'nin "İlk buluşmalar" şiirinin çeviri denemesi


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder