12 Haziran 2021 Cumartesi

4373

Sürekli bedensel acıyla mücadele ettiğim 8 haftalık bir zaman geçirdim. Hayatımın şimdiye kadarki en zor zamanıydı, daha önce hiç buna yakın bir şey yaşamamıştım. Her sabah yılgınlık duygusuyla uyanmamla başlayan ve kıvranıp titreyerek uykuya dalana kadar neredeyse kesintisiz devam eden fiziksel acıdan bahsediyorum.  

Son yılda zihin eğitimi meselesine onca mesai harcamama rağmen, okuduğum kitaplar, katıldığım atölyeler ve meditasyon çalışmalarımın hiçbiri işe yaramıyordu, gerçek acıyla yüzleşince çocuk gibi ağladım, mızmızlandım ve "Niye ben?!" diye isyan ettim.

Baş edemiyordum, vücudumda neyin yanlış olduğunu anlamıyor ve tam tarif edemiyordum. 

Bir seferinde, acı hissinin zihnimde oluştuğu gerçeğinden hareketle, onu yok saymaya karar verdim. Ne kadar zorlansam da bütün gün şikayet etmeden işlerimi yapmaya çalıştım, yüzüme zoraki bir gülümseme bile taktım. Yapacağım role kendim de inanırsam acı kaybolacaktı, en azından ben unutacaktım...

Günün sonunda öyle bir atak yaşadım ki acının varlığını inkar etmem mümkün değildi, artık teslim olmuştum; acı vardı, bütün gücüyle oradaydı ve diğer tüm duygulardan baskındı. Saatleri, dakikaları sayarak sabahı ettim, kaçacak yer yoktu, acı bana galip gelmişti. 

Bu gecenin ardından bir kırılma oldu sanki, birden iyileşmeye başlamadıysam da kabullenmiştim, kolaylaşmıştı sanki biraz. 

Bugün sahilde kitap okuyabilecek kadar iyiyim ve ardımda bıraktığım döneme bakınca fark ediyorum ki; acı kaçmaya çalıştıkça bizi kovalayan, reddedilmesi anlamsız bir parçası varoluşun.

"Hayat ızdıraptır." diyen Buddha'yı derin bir nefesle anıyorum ve tüm acıyla yüzleşenleri selamlıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder