(22 NİSAN CUMARTESİ)
Hareketli bereketli bir cumartesi gününe kahvaltıdan sonra pazara giderek başladık, bahar pazarlarına bayılıyorum! Yeşiller, kırmızılar, mis gibi...
Otlarımızı, meyvemizi sebzemizi doldurup yolda kedilere mama vere vere eve döndük.
Öğleden sonra sinema planımız var; bu kez biraz daha duygusal...
Kadıköy'de Blue izleyeceğiz.
Yavuz Çetin ve Kerim Çaplı'nın hikayesine odaklanarak, Blue Blues Band ekseninde 90lar müzik dünyası ve sosyal yaşamını anlatan bir belgesel...
Her şeyden önce 90larda ilk gençliğini yaşamış bizler için, özelde Yavuz Çetin'le tanışmış benim için buruk anıları canlandıran acı-tatlı bir fim...
Tahmininizden mühim bir grup Blue Blues Band, bu coğrafyada Amerikan zenci arabeskini sammiyetle icra eden, Müslüman mahallesinde upuzun saçları ve küpeleri ile salyangoz satmaya çalışan idealist ve süper yetenekli 3 - sonra + ile 4 adam...
Yavuz Çetin; benim gençliğim. 15 yaşım. İlk gece dışarı çıkışım. Kadıköy'de eskiden kalan Shaft. Shaft'ın kapısında çarşamba afişi... Alkolsüz meyve kokteyli. İlk öpüşmem, ilk aşkım. Her şeyin saf ve samimi olduğu yıllar... Köprüden maviliklere atlamadan 2 hafta önce konuştuğum, hüzünlü adam...
Kerim Çaplı; ölümünden sonra tanıyabildiğim, kimsenin anlayamadığı, değeri bilinmeyen, bilinsin de istemeyen, manyağın teki! 60larda Amerika'da Hendrix ile turneye çıkabilecek kadar yetenekli, televizyonun fişini çekip karşısına geçerek, saatlerce izleyecek kadar deli...
Bu harika insanlardan ilham almak bize düşer, babasının adını yaşatan Yavuzcan'ı takdir etmek de.
"Mavi huydur bende."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder