10 Nisan 2017 Pazartesi

2845

(08 NİSAN CUMARTESİ)

Doğum günü kahvaltısına mantarlı omlet yapık, keyfimiz yerinde başladık güne.
Öğlen bir müşterimle görüşmek için dükkana uğramam gerekince biraz bozuldum, işi hiç araya sokmak istemiyordum böyle bir günde. Yine de çabucak hallettik, hemen hazırlanıp Beyoğlu'na geçtik öğleden sonra. Epeydir ruhunu yitirdiği için uzak durduğumuz İstiklal caddesi'ne yeniden gelmek güzel geldi her şeye rağmen. Bir enkazda yürür gibi yürüdük boydan boya, hatırlayarak, acıyarak ve umudumuzu derinlere saklayarak...

Atlas'ta filmimiz bugün; İz diye Türkçeleştirilen bir Polonya filmi.
 Anlatması zor, tuhaf ve sevimli bir filmdi ve içimi ısıttı... Kuzey ormanlarında insanlardan uzak iki köpeği ile yaşayan yaşlı kadın, emekliliğinden sonra boş durmamak için çocuklara İngilizce öğretmenliği yapmaktadır ve full time hayvan hakları savunuculuğu görevini gönüllü olarak üstlenmiştir.
 Hangi ay hangi orman hayvanlarının avlanmasının serbest olduğunu gösteren av takvimini duvardan yırtıp atan,şikayet ettiği avcıları içeri tıkmayan polise bağırıp çağıran bu hırçın ve naif kadının vurulan yaban domuzuna sarılıp ağladığı sahneyi çok sevdim...
Filmden çıktığımızda hava serin ve kapalıydı, ara sokaklardaki yerlerden birine oturup kahve söyledik. Bir türlü ayarlayamadığımız akşamki organizasyon için arkadaşları aradık, gelmeyeceklerini öğrenince biraz moraller bozuldu. O kadar ihtiyacımız vardı ki haftalar sonra eğlenmeye, bu gece birlikte...

Yine de önemsemedik ve yer ayırttığımız mekana gittik akşam, Kanto eski bir tanıdığımın yeni mekanı; müzikli meyhane. Mezelerini beğendim, ama asıl bana hatırlattığı 10 sene evvelki Araf geceleri için gelirim buraya. Repertuarları değişmiş de olsa, yine aynı havayı yaratan, insanları birleştiren Cümbüş Cemaat'i çok seviyorum!

Gece Niksarlı olduğundan şüphelendiğim kasketli tombik Almancı çocuğun dansını izleyerek, türkülere eşlik /ederek ve gülümseyerek geçti. Bir daha arayı bu kadar açmayalım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder