6 Nisan 2013 Cumartesi

1380

(04 NİSAN PERŞEMBE)

İlişkimizin Kısa Tarihi

"Kırgınlıklarım, her nefes alışımda cam kırıkları çekiyormuşum gibi içime, boğazıma takılıyor, kanatıyor.

Hayatımın geri gelmeyecek iki yılı, seninle kaybettiğim, bana bugün çocuğa düşürdüğü dondurması misali, çok tatlı görünüyor.

Kendimi hiç değersiz hissetmemiştim senden evvel, hiç çirkin bulmamıştım doğrusu, hiç yenilmemiştim ki ben!

Sen, bana iki yıl boyu yalan söyleyen, içeri almaya layık görmeden beni eşikte bekleten, sen bana bu aşağılamayı reva gören...

Sensin benim kendi küçük travmam."

Paylaştığımız ilk iki yıl, öyle güzel şeyler de yaşamıştık ki aslında, belki şimdikinden daha heyecanlıydı hatta, daha bol vakit ayırabiliyorduk birbirimize, merak ediyor, bir an önce birbirimizi deşip kurcalayıp parça pinçik önümüze sermek istiyorduk... Hayat, ilk gençlik yıllarında geçirilen unutulmaz yaz tatilleri misali pek kaygan ve geçirgen, pastel renklerde yumuşak ve hafif, fıskiyelerde ıslanan çocuklar gibi neşeli olabilirdi- ama bu kırgınlıklar bizi birdenbire büyütüverdi.

Sana hiç beklemediğin halde, bunlardan bahsettim dün gece, sesim kısıktı, kırık döküktüm.
Kızdığın anlar oldu, yükselen öfken kendini haklı çıkarmaya çalıştığında biraz çirkinleşti...
Ama genelde sen hep susuyordun, sessiz ve suçlu, dinliyordun. Öyle sessizdin ki; yüzünü görebiliyordum.
Sonunda özür diledin benden, bence ilk defa içten, kabul ettin ve pişmandın da.
Nasıl oldu, beklediğim buymuş gibi, anında rahatladım, hep yürüyordum konuşurken, oturdum.
Ben de sustum sessizleştim, ağlamaya başladım, bıraktım...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder