(17 MAYIS PERŞEMBE)
Akşam Galata Kulesi dibinde içilen rüzgarlı birer bira ile başlamıştı, uzun zaman ara verdiğimiz bir "kız kıza gece"ye hazırdık.
Çocuk büyütmenin zorlukları, iş hayatının anneliğe izin vermeyişi ve gelecek çağın çocuklarının sorunları üzerine dönüp dolanan bir sohbeti bitirmiştik kalkarken, nereye gitsek diye düşünürken tanıdık bir küçük barda mola verelim dedik.
Barmene selam verip birer jack-kahlua shot diktik, ısınınca daha fazla konuşmaya, daha bol gülmeye başladık.
Bir ara kendimi içi zaten boş olan ufak barın bir masasında yalnız başıma oturmuş buldum, elimi çeneme dayamış, alt kattaki arkadaşım nasıl diye bakıyordum ki-birden , kimi kısacık pembe şortlar ve parmak arası terlikler, kimi 90lardan kalma neon eşofmanlar ve yırtık pırtık t-shirtler giymiş, kimi kollarına rengarenk püsküller, kimi başlarına çoraptan saç bantları filan takmış absürt bir erkekler grubu içeri daldı.
Kafalar çoktan belli güzeldi ve herkes ama herkes onlara bakıyordu, birden sokağın neşesi oluverdiler.
Kıyasla daha az sarhoş görünen ve konuşabilen biri içlerinden, bana 8 erkek bu kostümlerle girebilecekleri bir bar var mı diye sorunca epey kafa yordum ve sonunda, bizim gitmeyi planladığımız yeri bir denemelerini önerdim. Balkan beatlerine bayılıyorlarmış.
Grubu bölük pörçük ve dil dökerek içeri soktuğumuzda, bize de bira ısmarlayıp deliler gibi dans etmeye başladılar. Bir yandan sürekli fotoğraflarımızı çekiyor, bir yandan arada kulağımıza "You are awesome! You are great girls!" diye bağırıp duruyorlardı. Grubun tamamını içeri almak için gösterdiğimiz çabaya inanamadılar ve bizi beş dakika bile dinlenmemize fırsat vermeden pistten indirmeden döndüre döndüre dans ettiler!
Başımız dönüyor, ayaklarımız ağrıyordu, sırılsıklamdık ama unutulmaz bir gece yaşadığımızın farkındaydık. Belki hayatımda hiç bu kadar eğlenmemiştim, hiç bu kadar eğlenen grup da görmemiştim. Ne zaman nefes nefes kalıp bir köşeye çekilecek olsam yine biri bana hınzır bakışlarla yaklaşıyor, elimi ister gibi elini uzatıyor, anında beni çekip döndürerek yeniden ortaya çekiveriyor, hiçbir şarkıyı pas geçmeden dansa devam ediyordu...
Gece ilerledikçe tanıdık şarkılarla iyice coşan gruptan birkaçı oldukça iyi dansçı çıktı, dizleri üzerine çömelip yerde yaptıkları Kafkas hareketlerini herkes alkışladı, gittiğimiz her yerde olduğu gibi burada da herkes bize bakıyordu. O gece her ortamın neşesiydiler. İçlerinden sevimli bir tanesi, önce yüzüklerimi, sonra dans edişimi, sonunda beni beğendiğini söylerken o kadar çocuksuydu ki gülmeden duramadım.
"I like the way you move!"
"hahaha! There is a song like that."
"No really, I like the way you move. And your hair..is amazing!"
Onda hala, kadınları henüz tanımayan, yanlarında ne yapacağını bilemeyen ve uzaktan bu bilinmez cinse hayranlık duyan saf bir çocuk hali vardı...
Arkadaşının yırtık ve kıro kıyafetlerini işaret ederek "He looks like shit. I look like shit, You look awesome. Sehr schön!" deyip duruyor, bu kadar iğrenç kılıkta olmalarına rağmen onları aramıza kabul ettiğimiz için teşekkürler ediyordu.
Ter içinde belden çekişler, elden tutup döndürüşler ve havaya kaldırışlarla süren gece sabaha yaklaşırken zorla biz bunları dışarı çıkardık. Bitap düşmüş vaziyette bir şeyler atıştırmaya giderken yaramaz çocuklar gibi yine parka gitmek için tutturuyorlardı! "Where is the next bar?"
Deneye deneye ve kapıdaki adamlara uyuz olarak birkaç bardan geri çevrildikten sonra sonunda Mojo'ya girdik-good old Mojo!
Sahnedeki grup onlara tanıdık gelen şarkılardan girince iyice coştular, "Whoohoo!" "Should I stay or should I go?" gibi klasik bar şarkıları... En son üstlerie giydikleri hemen her şeyi parçalayıp yarı çıplak kalınca neredeyse atılıyorduk ve üzerine çıkıp duvara tırmanmaya çalıştıkları masalar devrildi filan ama biz, sırf onları izleyerek bile eğleniyorduk. "Feel free!" diye düşündük, bambaşka bir ülkede olmak, kimseyi tanımamak, bir daha görmeyecek olmak ne büyük hafiflik veriyor insana...
Enerjileri tükenmek bilmiyordu, son şarkı bitince sabah ezanına fazla bir şey kalmadığını görüp hoşçakal dedik. Ceketlerimizi çıkarmaya çalışan eller, ısrarla çekiştiren "Stay!" diye bağıran üzgün çocuk suratlara artık bizden bu kadar dedik.
Uzun zamadır bu kadar eğlendiğimi hatırlamıyorum!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder