(07 KASIM PAZARTESİ)
Eskişehir'de Renkler
07:00 Eskişehir expresi yolcularından biriydim, gelirken simit almıştım, kızarık ve biraz fazla pekmezliydi. Yanımdaki adamı beslemeyi pek sevdiğim için kıpkırmızı elma, turuncu mandalina, fındık getirmiştim, bir de yeşil kalın kazak... Yeşiller arasından geçiyordu tren, rüzgarda boyun büken sazların yanından, her meyvenin yetiştiği ovalardan, renk renk üzüm bağlarından...
Odunpazarı sokaklarına girdim çıktım, evler hep aynı ve renk renkti, kapıları alçak, ortalık boştu. Bir ara cam üfleyen çocuğu seyre daldık; kor camdan kuşlar, ağaçlar yapıyordu-renkler birbiri içinde eriyordu. Lületaşı ise bembeyazdı, yürürken baktık; köprülerin her biri ayrı renkti:yeşil, mavi, mor... Düşen yapraklar sararmıştı, ağaçların çoğu henüz yeşildi oysa, Porsuk kenarında içimizi ısıtan çay kıpkırmızı...
Tesadüfen girdiğimiz Rum meyhanesi loştu, bar sımsıcak ışıklar altında yanıyordu ve biranın yanında gelen yeşil erik turşusu pek lezzetliydi. Eşlik ettiğimiz eski şarkılar bizi kim bilir nerelere götürdü, içlendik, öpüştük, konuştuk... Çıktığımızda şehrin renkleri kararmış, hava soğumuştu. Üstelik aksi gibi bütün oteller de tıklım tıklım doluydu! Akşamın son trenine yetişmek için gara koştuk-yolda içtiğimiz bira sarı sarı ışıldıyordu.
Ayaklarımız ağrıyarak ve nerede olduğumuzu anlamaya çalışarak yatağa girdiğimizde düşündük: Ne uzun, ne keyifli bir gündü...!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder