23 Mayıs 2010 Pazar

333

(21 MAYIS CUMA)

Yağmurlu bir gecede, reçel kavanozuna düşmüş gibi yoğun, tatlı, ağır yudumlanan bir sevişme esnasında beni bana anlatan adam şunları söyledi:

" Bir kadın tanıdım, çok gençti ama o kadar genç olduğuna inanmak zordu. Fazlasıyla yaşamış gibiydi, hayatta başından çok şey geçmiş gibi gözüküyordu. Ona dokunmam çok hoşuna gidiyordu, özellikle de ayaklarına masaj yapmam, yaptığım her şeyin hoşuna gittiğini söyledi. Hep soruyordu, bu nasıl oluyor, diye... Kendisi de inanamıyordu bu kadar güzel olduğuna... Arkasından sarılmamı da çok seviyordu... Herşeyi ağzıyla hissetmek istiyordu. Bu yüzden ona çilek yedirmemi isterdi ya da yeni dünya çekirdeklerini saatlerce emerdi. Kendisine oral fixation teşhisi koymuştu Freud okuduktan sonra. Sevişirken bir seferinde bana, yaşamak zekamıza bir hakaret gerçekten, demişti. Tüm bu boşluğa rağmen yaşamaya devam etmek gerçekten inceliğimize bir hakaret... Şu anda ölse çok mutlu olacağını söyledi, yaşamayı kendisi seçmemişti ama ölümünün kontrolü onda olmalıydı. Sonra düşündüm; haklıydı-neden bir araba gelip bizi ezsin diye bekleyelim ki, yada hastalanıp ölmek için...? Kendimize muhteşem bir ölüm tasarlayıp sevişirken ölebilirdik, çok güzel olurdu..."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder