(14 EKİM)
Deli gibi yorgunum, fena halde uykusuzum ama, içim içime sığmıyor, evde duramadım. Hayata borçlu hissediyorum ve bana verilen şansın karşılığında teşekkür etmek istiyorum, var oluşa...
Medusa'nın izinde tuhaf, tekinsiz bir sergi gezdim, Abdülmecit Efendi köşkünde. Köşkün atmosferi, bahçesi zaten çok keyifli. Bizans mitlerinden ürkütücü hikayelere gönderme yapan işler görmek de çok hoşuma gitti. Tam benim kalemim!
Sonrasında Kuzguncuk'ta bir kahve, artizan çikolatalar yapan keyfekeder bir işletmede tasasız garsonlarla iki laf arası... İstanbul'a çok yakışan sonbahar rüzgarının savurup dağıttığı saçlarım, dolaşık duygularım, sonuna kadar açtığım kalbimle, tam buradayım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder