11 Temmuz 2016 Pazartesi

2568

(05 TEMMUZ SALI)

Bu sabah Çıralı'da sert rüzgar kumları bacaklarımıza vuruyor, biraz oturup tat alamayınca ani bir kararla kalkıp Kaş'a gitmeye karar veriyoruz. Zaten aklımızdan çıkmıyordu geçen yazın muhteşem anıları; Kaş gibisi yok!
 Kıvrım kıvrım yollardan bir avazda varıyoruz Kaş'a; bıraktığımız gibi güzel duruyor; çarşıdaki butikler, doğal taşlardan takılar, ahşap oyuncaklar, Akdenizli meyhaneler...
Şimdiye kadar denemeye fırsat bulamadığım şu meşhur yanık dondurmasını tadıyoruz önce; epeyce baskın bir dibi tutmuş süt tadı veren tuhaf bir dondurma bu. Denize girdiğimiz yerlerden en rahat ettiğimiz Hera'da yer bulunca seviniyoruz, çok kalabalık bayram tatilinde. Bu halini pek sevmesem de; denizim serinliği, derinliği, tatlı su kaynaklarının çıktığı bu mavinin rengi eşsiz...
 Akşama doğru erkence Bezgin'e oturuyoruz-aslında favori meyhanemiz Turkuaz'ın yeni hali burası. Dekorasyon tamamen korunmuş diyebilirim ve menüde değişik tatlar var yine ama; lezetler aynı seviyede değil.
 Bir kere Bigalı kanuni Kadirhan yok, müzikler fena değilse de aynı tadı vermesi mümkün değil-Turkuaz unutulmaz!
 Deniz'le ekmek dişlerken poz veriyoruz, ama uykusu gelince çocuğun keyfi kaçıyor-çocuklu tatilin zorlukları biraz gözümüzü korkutuyor.
Cevizli biber, fıstıklı Girit ezme, kuru cacık, köz patlıcan salata lezzetli. Levrek marin ve kadayıfa sarılmış jumbo karides tatmin edici değil bizce. Ama en güzeli sonunda Çıralı'da bulamayınca üzüldüğümüz ahtapot ızgaraya kavuşuyoruz!
Akşam dönüşte o kadar yorulmuşuz ki araba virajları dönerken karanlıkta uyuya kalıyoruz...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder