Tavandan sarkan, duvarlarda asılı, raflara dizili küçüklü büyüklü, renk renk çantalar, çarıklar, heybeler...İnsan bir cami kubbesi altındaymış gibi, gözlerini yukarıdan alamıyor.
Kendine has, mütevazi, belli ki görgülü bir adam anlatıyor da anlatıyor-
Artık malzemeyi bilen, kaliteden anlayan müşterinin az kaldığından yakınıyor, ona göre herkes popüler kültür denen canavar tarafından yutuluyor. Kızlar gelip geçiyor, hepsinin ayağında aynı marka ayakkabı, soruyorlar çantalar kaç para. "Çantalar mı?" diyor-"Toptan mı alacaksınız??" Alaycı. Çünkü başka türlü baş edemiyor, böyle tüketmekten başka şey bilmeyenlerle. Çantalar bir değil ki, her biri ayrı karakter, hepsi tek tek onları taşıyabilecek sahiplerini bekliyor.
Her birini o elleriyle yapıyor, minik minik parçaları bir araya özenle getiriyor, bilenler gelsin bulsun diye bekliyor. Ortaköy pazarına gitmeye niyeti yok onun, alışveriş merkezlerine de dükkan açmayı düşünmüyor. Kaygılı olsa da güleryüzlü, "Eski hippielerdeniz biz!" diye anlatıyor, "Kulağımıza küpe takmadık ama...Özgür düşünceli rahat insanlar gelsin istiyorum, ben böyle sade adamım." İçerisi buram buram deri, kösele kokuyor.
"Seda sayan lütfen temsil etmesin beni!"diye itiraz ediyor bir yandan, "Bu senenin modası olan renklere kimse benim yerime karar vermesin!" diyor öbür yandan. Konuşuyor, dinletiyor, gözü tutmazsa hiç bir şey de satmıyor ha! O, kendisi için yapıyor.
Meraklısı için: Gülhane tramvay durağından inip dümdüz yukarı yürürken Gülhane Parkı'nı geçtiğinizde sol tarafınızda karşınıza çıkan küçük ve renkli vitrini takip edin, PEKCAN DERİ yazar...
Alemdar Cad. No:18 D:1 Sultanahmet, Fatih, İstanbul - Avrupa |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder