Bazen diyorum ki; yeteneklerimiz bizim borçlarımız gibidir. Hayat bana fazladan vermiş, ben de ona geri ödüyorum...
Bir şeyi çok iyi yapabileceğimi biliyorsam, bunu yapmak zorunda hissederim kendimi, yapmazsam rahat edemem, sanki borçlu kalırım kendime... Küçüklüğünden beri herkes bilir sanırım hayata borcu nedir, herkes sezer bunu bir şekilde. Hayallerinin peşinden gitmek, borcunu ödemenin huzurunu getirir insanın içine.
Peki nasıl gidilir hayalin peşinden? Tek yol mu vardır ona çıkan?... Hayat, zaten bir hayalden ibaret, düşlemeyenler yaşamayanlardır. Ne düş tek olabilir, ne "hayat şartları" düşlerden büyük olabilir. Okul, aile, gelecek kaygısı, toplumda kabul görme ihtiyacı, hayatını düzene oturtma isteği... Bütün bunlar ne küçük, "düşler"imiz karşısında!
Hayat çok uzun ve düşlerin peşinden giden yol çok dolambaçlı gözüküyor. Ama asla tıkalı değil, önümüzü tıkayan tek engel, gerçekte önyargılarımızdan fazla bir şey değil. Sağa sola sapmakta korkacak bir şey yok, uzaklaştığımızı hissettiğimiz anlarda aslında hep yol almaktayız ileri doğru, düşüp kalkınca ağlamak yok, yola devam!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder