Rastlantısal karşılaşmalar...
Ve hatırlattıkları:
rast gelmek/gitmek
rastlamak
rastlantı
karşı
karşılama
karşılaşma
30 Kasım 2009 Pazartesi
28 Kasım 2009 Cumartesi
27 Kasım 2009 Cuma
157
(26 KASIM PERŞEMBE)
"Söz vermiştim kendime; yazı bile yazmayacaktım. Yazı yazmak da bir hırstan başka ne idi? Burada namuslu insanlar arasında sakin, ölümü bekleyecektim; hırs, hiddet neme gerekti?
Yapamadım.
Koştum tütüncüye, kalem kağıt aldım. Oturdum.
Adanın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım. Kalemimi yonttum. Yonttuktan sonra tuttum öptüm.
Yazmasam deli olacaktım!"
Bu akşam tenha ve ıslak İstanbul sokaklarında ellerim ceplerimde, başımı yakamın içine çekmiş, rüzgardan ürpermiş yürürken, nereden geldiğini bir türlü çıkaramadığım bir ses, bana usulca "Hişt! Hişt!" dedi.
"Söz vermiştim kendime; yazı bile yazmayacaktım. Yazı yazmak da bir hırstan başka ne idi? Burada namuslu insanlar arasında sakin, ölümü bekleyecektim; hırs, hiddet neme gerekti?
Yapamadım.
Koştum tütüncüye, kalem kağıt aldım. Oturdum.
Adanın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım. Kalemimi yonttum. Yonttuktan sonra tuttum öptüm.
Yazmasam deli olacaktım!"
Bu akşam tenha ve ıslak İstanbul sokaklarında ellerim ceplerimde, başımı yakamın içine çekmiş, rüzgardan ürpermiş yürürken, nereden geldiğini bir türlü çıkaramadığım bir ses, bana usulca "Hişt! Hişt!" dedi.
25 Kasım 2009 Çarşamba
156
Meydan okumak her bakışında onlara
Gerekirse katlanmak metres olmaya
Yetimliğini saklamak, güçlü rolü takınmak
Hepsinin üstüne bir de sigara yakmak
Siyah önlüklere sarınmak, yasta gibi
Beyaz yakalar takınmak, tertemiz
Oğlan kılığında çıkmak insan içine
Tüylü şapkalara burun kıvırmak
Gerekirse eğlencesi olmak zenginlerin
Evde kalmayı tercih etmek, evlenmektense
Ata binmek, şarkı söyleyip dans etmek
Çalışmaktan utanmamak, erkekler dünyasında
Gerekirse bir odaya kapatılmak
Gerekirse terk etmek tek evini
Herkesin "Yapamaz" dediğini yapmak
Sonra da üstüne bir sigara yakmak
Gerekirse katlanmak metres olmaya
Yetimliğini saklamak, güçlü rolü takınmak
Hepsinin üstüne bir de sigara yakmak
Siyah önlüklere sarınmak, yasta gibi
Beyaz yakalar takınmak, tertemiz
Oğlan kılığında çıkmak insan içine
Tüylü şapkalara burun kıvırmak
Gerekirse eğlencesi olmak zenginlerin
Evde kalmayı tercih etmek, evlenmektense
Ata binmek, şarkı söyleyip dans etmek
Çalışmaktan utanmamak, erkekler dünyasında
Gerekirse bir odaya kapatılmak
Gerekirse terk etmek tek evini
Herkesin "Yapamaz" dediğini yapmak
Sonra da üstüne bir sigara yakmak
24 Kasım 2009 Salı
23 Kasım 2009 Pazartesi
154
Uzay-lı(Alien)
Yaban-cı(Strange-r)
Fark-lı(Differ-ent)
Öte-ki(The Other)
Ucube(Freak, To freak out)
Mutant(Muta-ted)
Melez(Hybrid, Half-breed)
Onlar-dan(One of Them)
Yarat-ık(Creat-ure)
Garip, Acayip (Weird-o, Odd, Bizarre)
Tecrit(Isolat-ion, Alien-ation)
Dış-la-n-mak(Ex-clude)
Sür-gün, Sür-ül-mek (Ex-pel)
Bizi birbirimizden ayıran ne çok sözcük yaratmışız...
Yaban-cı(Strange-r)
Fark-lı(Differ-ent)
Öte-ki(The Other)
Ucube(Freak, To freak out)
Mutant(Muta-ted)
Melez(Hybrid, Half-breed)
Onlar-dan(One of Them)
Yarat-ık(Creat-ure)
Garip, Acayip (Weird-o, Odd, Bizarre)
Tecrit(Isolat-ion, Alien-ation)
Dış-la-n-mak(Ex-clude)
Sür-gün, Sür-ül-mek (Ex-pel)
Bizi birbirimizden ayıran ne çok sözcük yaratmışız...
22 Kasım 2009 Pazar
153
Marie Antoinette: "Şekerim, bir parça çikolata kreması bulaşmış dudağının kenarına_İpek mendilimi vereyim de sil!"
Jeanne Hofburg: "Ah, çilekli pudingim, fakat o bir vişne şekerlemesi!"
Josephe Habsburg-Lorraine: "Mariette, ballı kurabiyem, belki de şekeri biraz azaltmalısın, gözlerin iyice görmez oldu artık!"
Marie Antoinette: "Ama ma cherie! Hayatın tadını almamı istemiyor musunuz?! Bu sefil yaşamın tadını ancak pasta yiyerek ve kristallerimi takarak çıkarabilirim!"
Jeanne Hofburg: "Oh, tatlım, haydi bize Louis-Auguste'nin hediye ettiği kristallerini göster!!"
Josephe Habsburg-Lorraine: "Yalvararım lütfen göster bize Marie, pudra şekerim!... Sonra belki kendimize son moda yeşil bir kokteyl hazırlatırız...."
Marie Antoinette: " Gelin kızlar, sizi mücevher odama götüreyim... Yalnız narin gözlerinizi ipek mendillerinizle koruyun, zira ışıltılar kör edici olabiliyor!"
.....(Üç farklı tonda atılan kahkahalar ve telaşlı etek hışırtıları)....
Jeanne Hofburg: "Ah, çilekli pudingim, fakat o bir vişne şekerlemesi!"
Josephe Habsburg-Lorraine: "Mariette, ballı kurabiyem, belki de şekeri biraz azaltmalısın, gözlerin iyice görmez oldu artık!"
Marie Antoinette: "Ama ma cherie! Hayatın tadını almamı istemiyor musunuz?! Bu sefil yaşamın tadını ancak pasta yiyerek ve kristallerimi takarak çıkarabilirim!"
Jeanne Hofburg: "Oh, tatlım, haydi bize Louis-Auguste'nin hediye ettiği kristallerini göster!!"
Josephe Habsburg-Lorraine: "Yalvararım lütfen göster bize Marie, pudra şekerim!... Sonra belki kendimize son moda yeşil bir kokteyl hazırlatırız...."
Marie Antoinette: " Gelin kızlar, sizi mücevher odama götüreyim... Yalnız narin gözlerinizi ipek mendillerinizle koruyun, zira ışıltılar kör edici olabiliyor!"
.....(Üç farklı tonda atılan kahkahalar ve telaşlı etek hışırtıları)....
21 Kasım 2009 Cumartesi
20 Kasım 2009 Cuma
150

Eski-yeni arkadaşlar bir arada
Şarap-rakı bir arada
Kahkaha-sohbet bir arada
Anılar-dilekler bir arada
Gece-ışık bir arada
Tütün-duman bir arada
En şımartan hediyeler
En gürültülü kadeh tokuşturmalar
En içten telefon görüşmeleri
En beklenmedik öpücükler
Hepsi bir arada...
18 Kasım 2009 Çarşamba
17 Kasım 2009 Salı
16 Kasım 2009 Pazartesi
14 Kasım 2009 Cumartesi
13 Kasım 2009 Cuma
144
"Sessiz Yüzler"i dinledim bütün gün, neler fısıldadılar
Pantolon askıları, papyonlar taktılar
Şapkalarını geçirip bastonlarına dayandılar
Boyanmışlardı, kimi ağlamaklı, kimi gülüyordu
Şaşkın, açık kalmıştı birinin gözleri
Kelimelere ihtiyaçları yoktu, konuşmak için
Pantolon askıları, papyonlar taktılar
Şapkalarını geçirip bastonlarına dayandılar
Boyanmışlardı, kimi ağlamaklı, kimi gülüyordu
Şaşkın, açık kalmıştı birinin gözleri
Kelimelere ihtiyaçları yoktu, konuşmak için
12 Kasım 2009 Perşembe
143
Masumiyet müzesini açacağız, dedi
Uzun zaman olmuştu görmeyeli ya
Yine de tanıyıverdim ensesinden
Ben de biriktiriyorum, dedim
Bavuluma doldurduğum anıları
Yüzlerce kırık kalbi düşündüm
Atma sakın hiçbir şeyi, dedi
Yıllarca taşıdığım eşyayı hatırladım
Fotoğraflar, biletler, mektuplar
Bir gün müzeye koyarız, dedi
Papatyadan bir duvak, bir altın yüzük
Eski anahtarlar, şarap mantarları
Gülümsedim, yutkundum
Kolyeme baktı, durdu, güldü
Uzun zaman olmuştu görmeyeli ya
Yine de tanıyıverdim ensesinden
Ben de biriktiriyorum, dedim
Bavuluma doldurduğum anıları
Yüzlerce kırık kalbi düşündüm
Atma sakın hiçbir şeyi, dedi
Yıllarca taşıdığım eşyayı hatırladım
Fotoğraflar, biletler, mektuplar
Bir gün müzeye koyarız, dedi
Papatyadan bir duvak, bir altın yüzük
Eski anahtarlar, şarap mantarları
Gülümsedim, yutkundum
Kolyeme baktı, durdu, güldü
11 Kasım 2009 Çarşamba
10 Kasım 2009 Salı
9 Kasım 2009 Pazartesi
8 Kasım 2009 Pazar
139
Tuhaf bir açıkhava konseri alanı...Alabildiğine yeşil çimenler...
Rengarenk giyinmiş çılgın bir müzisyen...Bıyıklar...
Bellerine eller dolanan kızlar...Merdivenlerden yukarı çıkış...
Deri ceketli iki tekinsiz adam...Kadının başına dayanan tabanca...
Kalabalık bir kadınlar tuvaleti...İlgi çekici bir ceket...
Hepsi, aynı rüyanın şekilleriydi.
Rengarenk giyinmiş çılgın bir müzisyen...Bıyıklar...
Bellerine eller dolanan kızlar...Merdivenlerden yukarı çıkış...
Deri ceketli iki tekinsiz adam...Kadının başına dayanan tabanca...
Kalabalık bir kadınlar tuvaleti...İlgi çekici bir ceket...
Hepsi, aynı rüyanın şekilleriydi.
7 Kasım 2009 Cumartesi
138
Vücut teması gibi sıcak ve değerli bir sırrı,
Tesadüfi anlamlar yükleyerek paylaşmak...
Öyle üstünkörü ve rahatça dokunmak ki,
Sadece benim bacaklarım mı uyuşuyor
Bu belli belirsiz, tatlı çekimle... Yoksa onunkiler de mi-
Bilemeden, yanyana, susarak, oturmak...
Tesadüfi anlamlar yükleyerek paylaşmak...
Öyle üstünkörü ve rahatça dokunmak ki,
Sadece benim bacaklarım mı uyuşuyor
Bu belli belirsiz, tatlı çekimle... Yoksa onunkiler de mi-
Bilemeden, yanyana, susarak, oturmak...
6 Kasım 2009 Cuma
5 Kasım 2009 Perşembe
4 Kasım 2009 Çarşamba
135

Bence ayakkabılara, "giysiyi tamamlayıcı olarak fazla göze batmadan aşağıda durmak" gibi sıkıcı bir görev dayatılamaz...!
Giysilerimizi bir gün boyunca giyer, gün sonunda çıkarıp atarız. Onları sık sık yıkar, hemen sıkılıp değiştiririz. Oysa ayakkabılarımızla birlikte daha uzun zaman geçiririz. Bazen çıplak ve ojeli parmaklarımızı süsler, bazen ayak tabanımız altında her adımımızda ezilir, yine de şikayet etmezler bundan... Söylesenize; başka neyle, hatta kimle böyle içli-dışlı bir ilişki kurulabilir...!?
3 Kasım 2009 Salı
2 Kasım 2009 Pazartesi
133
Huzursuz rüyalarla bölünmüş uykularda hiç tanımadığım halde seni düşlemek... Yanımda olmadığını bilerek yatağımda sana dolanmak... Dile gelemeyen cümleleri uzaktaki kulağına fısıldayarak seni çağırmak... Bu sırrı herkesten saklar gibi asansörde seni istemek...
1 Kasım 2009 Pazar
132
Bay Gece yine örtüyor üstümüzü
Usul usul sokuluyor soğuk soluğu
Buklelerimi Gece rengi bürüyor
Gözlerini Gece ışığı yıkıyor
Bay Gece yine sarıyor etrafımızı
Buzlu buğusu donduruyor kanımızı
Ellerimi Gece ayazı kesiyor
Dudaklarını Gece tadı yalıyor
Bay Gece yine kuşatıyor şehrimizi
Fark edilmeden bastırıyor karanlığı
Nefesimiz, Gece tozu kokuyor
Öpüşümüz, Gece sessizliği susuyor
Usul usul sokuluyor soğuk soluğu
Buklelerimi Gece rengi bürüyor
Gözlerini Gece ışığı yıkıyor
Bay Gece yine sarıyor etrafımızı
Buzlu buğusu donduruyor kanımızı
Ellerimi Gece ayazı kesiyor
Dudaklarını Gece tadı yalıyor
Bay Gece yine kuşatıyor şehrimizi
Fark edilmeden bastırıyor karanlığı
Nefesimiz, Gece tozu kokuyor
Öpüşümüz, Gece sessizliği susuyor
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)