(18 EYLÜL PAZAR)
Bu sabah arkadaşlarımızın yeni buzdolabını görmeye kahvaltıya davetliyiz; mutfağın yeni hali çok güzel olmuş.
Sofrada yok yok adeta; ıspanaklı börek, sucuklu yumurta, fırında pastırma, peynir tabağı...
Bugünün bir özelliği daha var; bir dostumuzun yeni yaptığı sevgilisi de katılıyor; küçük sevimli bir kız-bakalım nasıl anlaşacaklar?
Öğleden sonra eve dönerken yengemle kuzenim bize uğramak istiyorlar, beş dakikada evimizi gösterip kedilerimizi sevdiriyoruz.
Akşama kadar temizlik yapmakla geçiyor sonrası; sürekli camlar açık durunca yapraklar döküntüler hep balkonlarda birikmiş, iyice silip süpürüyoruz tüm evi. Salonun, yatak odası ve çalışma odasının tozunu alıp banyo ve mutfak tezgahlarını ovuyoruz. Eve bakmak gerek...
Tam huzurla ayrılmışken gece yarısından sonra nişanlımdan endişeli bir telefon geliyor: en güzel oğlumuz balkondan düşmüş!
Bahçede bulduğunda bağırıyormuş acı acı, içime oturdu tabi. Ben yokken olması, onun tek başına veterinere götürüp uğraşmasına üzüldüm, oğlanı kaybedermiyiz diye düşünmekten uyuyamadım.
Neyse ki kırık veya iç kanaması yokmuş, sadece travma atlatmış, burnunda damar çatlamış ve dişi kırılmış. Birkaç güne iyileşecek umuyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder