28 Mayıs 2024 Salı

5408

 (12 NİSAN CUMA)

Tatilin sonuna yaklaştığımıza inanamıyorum ve bir yandan da son 2 haftada ne kadar çok şey değişti!

İstanbul'da kaldığımıza memnunum; Emirli'de güzel vakit geçirdik, dün kızları Göztepe parkına götürdük, kudurdular. 

Bugün de kızlar erkenden uyanıp kahvaltıdan sonra uyuya kalınca, sahil planımız ertelendi. Öğleden sonra Dalyan sahile oturduk, arkadaşlarla sohbet ettik, kızların da hoşuna gitti. 

Üşümeye başlayınca kalktık, eve döndüğümüzde yorgundum ve boğazım ağrımaya başlamıştı...

5407

 (11 NİSAN PERŞEMBE)

Sangha ile Fenerbahçe'de güzel bir mekanda kahvaltı için buluşuyoruz. Herkesi görmek çok güzel, elbette konuşulan konu hocamızın son dönemdeki kararları ve takındığı tavır. Biraz rahatlatıyor beni diğerlerinin de benzer hislerde olduğunu öğrenmek. Dharma'ya tutunmak ve çalışmaya şevkle devam etmek, birkaç yıl içerisinde birlikte yurtdışında bir manastıra gitmek niyetimizi paylaştık.... Umarım!

Sohbet ettikçe açıldım ben de, ferahladım biraz, sangha olmasa çok zor olurdu dayanmak, devam etmek. Dün bir açıklama geldi bu arada, açıklamaya yetmeyen bir mesaj iletildi bana; sadece beni değil diğerlerini de takipten çıktığını yazan. Tuhaf, tatsız ve bence altında bir başka sebep yatan bir karar. 

Konuşmak, sormak hevesim de kayboldu böylece, ancak kabul edebilir ve sessiz kalabilirim. Ancak zamanla, bambaşka yerlerde hayatın bizi yan yana getirmesini bekleyerek çalışmaya bağlılıkla devam edebilirim...

5406

 (10 NİSAN ÇARŞAMBA)

Sürekli aklım onda elbette, bu gece daha rahat geçti, kabullendim gibi. Yine de anlam veremiyorum ve konuşmak istiyorum, ama bir şey tutuyor beni. Sıradan bildik bir senaryo mu bu yoksa? Öğrencisi olarak değerli değil miyim onun için ki böyle kolaylıkla kestirip atabildi?...

Bu kadar değerli bir şeyi böyle sessiz sedasız açıklanmadan kaybetmek çok zor geliyor bana, öte yandan sebebini sorgulamak da korkutuyor. Belirsizlik en azından her şeyin yeniden filizlenmesi ihtimalini taşıyor, belki daha sonra yüz yüze baktığımızda... Yine masada karşılıklı oturup sessiz durduğumuzda...


5405

 (9 NİSAN SALI)

Öğlen Emirli'ye geldik, anneannem kötü, evi temizledik toparladık. 

Dün gece sıkıntıdan uyuyamadım, ama şimdi bir parça daha iyiyim.

Sabah evi süpürdük çıkmadan, ama ipimi hala bulamadım.

Konuşmak istiyorum cesaretimi toplayıp açıklıkla, ama erteliyorum biraz...

5404

 (8 NİSAN PAZARTESİ)

Birkaç gündür hiç hareket yoktu, merak edip baktım ve beni takipten çıktığını gördüm.

Ellerim titredi, kalbim sıkıştı, nefesim kesildi, neden buna gerek duymuş olabilir? 

En son 4 gün önce hikayelerimi beğenmiş ve kısaca yazışmıştı benle, 4 günde ne değişmiş olabilir?

Nedense bana kızgınmış gibi geliyor, içim alev alev-diğerlerini takip ediyor hala, beni özellikle çıkarmış.

Sakin kalabilmek çok zor şu an, başka bir şeye kendimi vermek çok zor, en doğrusu kendisine sormak olacak. Bu akşam kızlarla dışarıda yemeğe çıkıyoruz, olabildiğince keyif almaya çalışıyorum.

5403

 (7 NİSAN PAZAR)

Ben yine daha çok mutfakta oluyorum, paskalya çöreği yaptım, bulaşık filan derken kızlar oyun abileriyle harika vakit geçiriyorlardı zaten.

Akşam bayramda İznik gezi planını konuştuk, ama yapabilir miyiz emin değilim. Aslında çok istiyorum farklı bir yerlere gitmek, neresi olursa. Bu hafta sonu çok güzel geçti, yine de arka planda ben içimde acı çekiyordum; çünkü yakınlığını çok özlediğim kişiden uzaklaştığımı hissediyordum ve en yakınımda duran kişiyle aramızda gerçek bir iletişim yokmuş gibi hissediyordum.

Yatarken Dharma'ya sığınırcasına Thay okudum.

5402

 (6 NİSAN CUMARTESİ)

İpimin boynumda olmadığını farkettim kahvaltıya oturmuşken, birdenbire. Yatak odasına ve banyoya baktım bulamadım, bir yerden çıkacak gibi geliyor... Perşembe akşamı nereye astığımı hatırlıyorum, dünden emin değilim. Böylelikle ne kadar uyur gezer yaşadığımı da anlıyorum. Umarım çabucak bulurum. Şimdi bırakıp Emirli'ye gidiyoruz.

Kızlar arkadaşımızla bahçede suluboya yaparken aşırı eğlendiler, tam istedikleri gibi bir gün geçirdiler. Hava da mis gibiydi, ağacın altında resim yapmak onları çok mutlu eti. Sonra da içeride dans edip oynadılar. Düşündüm de; bunca zaman bir kez bile böyle vakit ayıramadım onlara ne acayip, ne yazık! Kendimi tam anlamıyla onlara verebildiğim bütün bir günümüz olmadı hiç, birlikte aktivite yaptığımız.


5401

 (5 NİSAN CUMA)

Kızlar bugün okula neşeli gittiler, banyo yaptılar. Bizim günümüz de pazar alışverişi ve salatalar yapmakla geçti...

5400

 (4 NİSAN PERŞEMBE)

Bugün sanghadan arkadaşımla buluştuk aylardan sonra, ilk defa kızlarla tanışmış da oldu, birlikte kahve içtikten sonra kreşten aldık onları. Meğerse doğum günüymüş, pasta ısmarladık, biraz daha oturduk.

Hikayelerimden görüp doğum gününü kutlayan Hocam, akşam Budist kavramlarla ilgili şarkılar paylaşmaya başladı, belli ki esprili günündeydi, ben de katıldım. 

Shunyata ya cevabı çok güldürdü, aramızda yeniden bir yakınlık olduğunu hissetmek, iletişimde olmak hoşuma gitti, ama sonrasında yine aynı kişiye atıf yapması soğuk bir rüzgar gibi çarptı yüzüme.

5399

 (3 NİSAN ÇARŞAMBA)

Artık iyileşiyoruz, gönderileri hazırlıyoruz ve evi toparlıyoruz. Yavaş yavaş her şey yoluna giriyor sonunda...

Hala aklıma geldikçe kıkırdıyorum-Adıyaman!

5398

 (2 NİSAN SALI)

Ev işleri ve siparişlerle gerçek hayatın rutinine dönüş...

Kızlar kreşe alışamadı hala, birdenbire sıcak bastırdı ve hep aynı malum kişinin çevirilerini duymak canımı sıktı.

5397

 (1 NİSAN PAZARTESİ)

Bugün zafer sarhoşuyuz!

Emirli'de kaldık, işleri ihmal ettim ve kızları kreşe götürmedim. Zaten sosyal medyadan kendimizi alamıyoruz hala, sürekli bir şeyler okuyup gülüyoruz.

Kendimize gelmeye çalışıyoruz kolay değil, senelerdir beklemiştik bu anı!

5396

 (31 MART PAZAR)

Oy kullandıktan sonra Emirli'ye geçiyoruz, bugünkü planımız arkadaşlarla birlikte seçim sonuçlarını takip etmek. Aşırı heyecanlıyız, bu kez içimizde hala ve her şeye rağmen- umut var...

Mezeler ve içkiler hazırlanıyor, saatler geçmek bilmiyor ve seçim sonuçları bir türlü açıklanmıyor... Derken hepimizi bir anda sevindiren, rahatlatan ve şaşırtan sonuçları yavaş yavaş öğrenmeye başlıyoruz...

Demek ki her düzen vakti gelince değişirmiş, kimse yenilmez değilmiş. Umutsuzluğa yer yokmuş ve en beklemediğin anda senaryo yeniden yazılabilirmiş. Çok büyük bir dönüşüm sürecine giriyoruz ülke olarak ve elbette her şey düzelemez birdenbire, yine de işte artık önümüzdeki dönem için bir şeyler umabiliriz.

İnanamıyorum hala yatarken, ağzım açık, hem şaşkınlıktan hem gülmekten...!

5395

 (30 MART CUMARTESİ)

Kızlarla kahvaltıya gittik bugün, hepimizin biraz keyifli vakit geçirmeye ihtiyacımız var. 

Yarın için gergin ve heyecanlıyız!

5394

 (29 MART CUMA)

Arkadaşımın doğumgünü yemeğine gidemedim, hastalığım bir gün daha iyiyse ertesi gün kötüye gidiyor.

Ekrem'i hatırladım bu akşam, bedeni daracık beton bir mezarda yatan-biliyor muydunuz artık İstanbul'da bir avuç toprak kalmadı- ve kendisinin bir parçası hala benim içimde var olan, dedem Ekrem'i andım...

5393

 (28 MART PERŞEMBE)

Annemin doğumgününde bir şey bile yapamadık, hiçbirimizin keyfi yok. 

Kreşe başlatınca çok rahatlayacaksın diyen arkadaşlarım herhalde bu kadar zorluk çekmemişler...

Kreşe başlamayı tek çare olarak görüp bu adımı attığımdan beri hayat bariz biçimde daha katlanılmaz oldu benim için. 

5392

 (27 MART ÇARŞAMBA)

Kızları doktora götürdük, artık 11 kere kusmuş olduklarını fark edince endişelendim. Kreşe başladıkları ilk haftanın sonundan itibaren hasta oldu kızlar, peşinden de bizler... Biliyordum hastalıkların başlayacağını, ama bu kadar süreceğini beklemiyordum. Doktor ilaçlar verdi, akşam güzel yemek yedi derken, gece yine kustu. Yatak çarşaf değiştir, üst baş temizle, pişman oldum kreşe başlattığıma. Günde 2 saat kazanabilmek için çocuklara da kendime de işkence ettiğim için sinir oldum. Yeni seneye girdiğimizden beri zor zamanlar başladı bizim için, her geçen ay öncekinden daha zorluydu ve sanırım Mart en zoru şimdiye kadarkilerin...

5391

(26 MART SALI)

Gece Vera uyandı, kustu ve öksürük tuttu. O sakinleştikten sonra da ben uyuyamadım.

Dün sanghadan arkadaşımla konuştuktan sonra hep Hocam ile neden uzaklaştığımızı düşündüm, eski yakınlığımızı özledim. 

27 Mayıs 2024 Pazartesi

5390

 (25 MART PAZARTESİ)

Hayatımın amacını kaybetmiş hissediyorum, bezgin ve motivasyonsuzum. 

Son 1 yıldır her sabah uyandığımda içimde bir ışık vardı, her gece yatağa girerken kalbimde taşıdığım sanki bir kor vardı beni ısıtan... Bulamıyorum onu artık.

Kızları beklerken bahçedeki oyun evinde kreşin kurucusu ile sohbet ettik; böyle güçlü bir karakterin tecrübelerini dinlemek elbette iyi geliyor. Saygı duyduğum bir kadın ve ondan öğreneceklerim fazlasıyla var. Annemi de beni de tebrik etmesi ayrıca gururlandırdı.


5389

 (24 MART PAZAR)

Halim Şefik Güzelson arkadaşları Orhan Veli, Melih Cevdet, Sait Faik' ve Nurullah Ataç'ı uğrak mekanları olan Mösyö Lambo'nun Meyhanesi'ne davet etmiştir.

Bugün çok hoş bir oyuna biletimiz var, uzun aradan sonra tiyatroya gidebildiğimize memnunum. İstanbul'un çok yabancı semtlerinden birine gidiyoruz, oyun öncesinde bir kahve inmeye vaktimiz var. Salona girince şairlerin bizi alıp götürmelerine izin veriyoruz... İstanbul'a, rüzgara ve martılara...

5388

 (23 MART CUMARTESİ)

Yüz yüze Enneagram buluşmamız var bugün, heyecanlıyım ve hasta olsam da ışıldıyorum. 

Beklentisiz ve tüm varlığımla orada olmak niyetindeyim.

Farklı yüzler de var bugün grupta, tanıdıklarım da. Hepsini görmek iyi geliyor.

Daha kendime güvenli hissediyorum, biraz daha müdanasızım sanki...

Bay Bıyıklı Filozof'un Tip5 örneği dahilinde bir paragrafı paylaşıldı.

Tip4'ten bahsedilecekken ben o an orada yokum diye dönmemi beklemiş Hocam. Yokluğumu fark etmiş.

Siddharta'nın Ennea tipi hakkında da aynı fikri paylaşıyoruz. 

Dersten çıkışta Beşiktaş'ta bir şeyler yemeye gidiyoruz, dengesiz ruh halinde olan tatlı kaçık bir arkadaşımızın hoşlandığı çocuğun mekanına oturuyoruz. Bu garip insanları seviyorum ve aralarında çok rahat hissediyorum!

5387

 (22 MART CUMA)

Agatha Christie dizisine başladık; dönem kostümleri, evin dekoru, her detay çok hoşuma gidiyor. Tam benim havalar!

Akşam yemeğinden sonra ya ayakkabıları hazırlıyorum, ya da kızlar için yemek yapıyorum 9a kadar, sonra uyutmak 10a kadar sürüyor ve her şey sessizleştiğinde cidden yorgun düşüyorum.

Bu tempoda iyileşemiyorum, boğazım kötü, gece öksürükten uyuyamıyorum.

5386

 (21 MART PERŞEMBE)

Kızlar bugün 1.5 saat sınıfta kaldılar, sanırım şimdiye kadarki en iyi günümüzdü. Çıkışta bunu kutlamak için mahallemizde sevdiğim bir cafeye gidip kahve içtik, onlara da kek ısmarladık. 

Aşağıda kızları beklerken yeni başlayan bir çocuğun babaannesi ve bizimkilerle başlayan kızın annesiyle sohbet ettik; herkesin bakıcı hikayesi aşağı yukarı aynı... Yeni insanlar tanımak güzel, özellikle annelik gibi bir şey bilmeden içine düştüğün çok önemli bir konuda fikir alışverişi iyi geliyor. 

Hayatıma son haftalarda giren yeni meşguliyetler sayesinde kaybettiklerimi pek düşünmüyorum, kızlar olmasa büyük bir yoksunluğa düşebilirdim...

1 iyi 1 kötü haber aldım akşamüstü: Tosi'yi eve almış birisi, Bodhi ölmüş. 

Arkadaşım için çok üzüldüm; araba çarpmış, nasıl da güzel ikiliydiler... Canım yandı.

Tosi içinse çok sevindim, öldü sanıyordum, ama yaşlılığını sıcacık evde geçirecek...

5385

 (20 MART ÇARŞAMBA)

Bu hafta itibariyle kızların sınıfa götürülüp biz annelerin aşağıda beklediği düzene geçtik. Ne zaman aşağı inerlerse o zaman daha fazla kalmakta ısrar etmeyip eve dönüyoruz. Tabi yine benim yarım günüm burada geçip gidiyor. Alışma sürecinde bir adım attık, ama ben biraz gergin hissediyorum. 

Aslında sanki bugün biraz daha iyiydi, ama Vera yine ağladıklarını söyledi, doğru mu bilemiyorum ki. İşte anneler bir şeyden haberleri olmayınca iyi gidiyor sanıyorlar... Benim çocuğum 3-4 günde alıştı, diyen annelerin çocuklarının bütün gün ağlayarak gezdiklerine şahit oluyorum bazen. 

Bu ideal bir düzen mi çocuklar için_? Sanmıyorum.

5384

 (19 MART SALI)

Kızların sınıfta bensiz 1 saat kaldıkları ilk gün, bahçede beklerken üşüdüm. 2 haftadır koridorda geçirdiğim saatler bugün bir adım uzaklaşarak beni buraya indirdi. Sanıyorum kreşin kurallarını bir parça esneterek fazla tolerans göstermelerine sebep olduk. 

Aşağıda üşürken düşündüm: Modern hayatın zorlamasıyla annesinden ayrı kalan çocukların hali normal mi? Sonuçta her çocuğun hakkı değil midir annesinin yanında büyümek ve ben, biz bir nevi onları vaktinden erken bağımsızlaşmaları için zorluyoruz... Ağlamalarına rağmen yanlarına gitmememiz söyleniyor, amacımız onlarda travma yaratmak değil oysa ki, sadece eğlenceli vakit geçirip biraz sosyalleşmeleri... Gerildim. Kendimi sorguladım.

Önümüzdeki senelerde burada pek de bir şey öğrenmeden boş vakit geçirecekler, gibime geliyor ayrıca. Bu yaş erken, ama mesela 5 yaş ve üstü de geç bence burasının programı için. Daha faydalı bir şeylere yönlendirmek, belki spor ya da sanat dersleri aldırmak lazım ileride.

5383

(18 MART PAZARTESİ)

Dünya'yı dolaşıp da yana yakılan aradığın şey, aslında ceketinin cebinde.

Hazine bulmuşçasına seni sevinçten uçuracak olan şey, en başından beri evinin altında gömülü.


5382

 (17 MART PAZAR)

Buranın aheste ritmine her gelen hemen alışıveriyor, dün akşam dönmeyi planlayan arkadaşlarla bu sabah güzel bir kahvaltı ettik. Bu evin tadilatı ve temizlenmesi, eşya taşınıp düzene konulması çok yorucu olmuştu ama, sonunda keyif aldığımız bir hafta sonu iyi geldi...

5381

 (16 MART CUMARTESİ)

Arkadaşlarla Emirli'de keyifli bir gün; şimdiye kadar buraya hiç gelmemiş çok yakın dostum ve uzun zamandır gelmemiş olan bir başka sevdiğim arkadaşım bizimle bugün. 

Kızlar kalabalıkta, üstelik onlarla ilgilenen insanların yanında çok memnunlar. Yanlarında getirdikleri mezeler ve şampanyalar sayesinde, kısa sürede harika bir sofra kuruveriyoruz. Bugünümüze şükür!

5380

 (15 MART CUMA)

Dün gece yarım saat öksürük krizi tuttu, uyutmadı ve sonra Vera ağlayarak uyanıp kustu, yatak çarşaf değişti. Yağmurlu sabah vakti tek istediğim uyumaktı, ama kızlar uyandı ve gün de gece gibi telaşlı başladı: Leyla'nın bezi taşmış, bütün nevresim ve pijamaları değişti...

Kaotik başlayan gün, kreş sonrası kızların hastalık huysuzluklarıyla devam etti. Hiç keyfim yoktu aslında ama, öğleden sonra çıkıp sergi gezmeye gittik. Alman Kitabevi'nde kahve içip eski İstanbul resimlerine baktık. Birkaç yüzyıl evvelki gravürlerinde bambaşka bir dünya burası, 75 yıl evvelki yağlıboyalardaysa tam olmak istediğim yer sanki...

5379

 (14 MART PERŞEMBE)

Yeniden yakınlaştığımızı hissediyorum, yakında yüz yüze de görüşeceğiz.

Her gün 15dk için söz verdim kendime, yeniden başlamak için asla geç değildir.


5378

 (13 MART ÇARŞAMBA)

Günün sıradan işlerini hallederken ve hastalığım devam ederken, bir yandan yaşadığım paralel evrende meditasyona oturduğumda konuştuğum Sen, ağladığımı duyabiliyor musun? Yoksa bütün bunlar benim uydurmam mı, sadece bana mı ait, bana mı dair?...

Çabucak yeniden alevlenen bu heyecanın gerçek bir anlamı var mı?

5377

 (12 MART SALI)

Buraya yazarken, geriye dönüp baktım ve son aylarda Dharma çalışmalarına ne kadar fazla kendimden verdiğimi fark ettim. 

Hasta olduğum halde erken yatmak yerine derslere girdiğim akşamları, kızlarla vakit geçirmek yerine zamanımı atölyelerde geçirdiğim hafta sonlarını, uykusuzken bile enerji bulup özel hayatımdan feragat ederek devam ettiğimi hatırladım. Yaşadığım hayal kırıklığı son derece anlaşılır, bir yandan da gereksiz.

Evet; hem anlaşılır hem de gereksiz! Bunun ötesine geçebilirim.