
(19 ARALIK PAZAR)
Abdal'ın Yolculuğu_Ölüm ile Karşılaşma (XIII)
Abdal, nadasa bırakılmış sarı bir tarlaya doğru ilerlemektedir, kafası henüz görüntülerden arınmakta... Hava soğuktur, kıştır, ağaçlar çıplak... Ardında bir iskelet görmektedir, kara zırha bürünmüş, beyaz bir ata binmiş... Onun Ölüm olduğunu tanır.
Durduğunda naçizane, sorar: "Öldüm mü?"
Gerçekte boş ve ıssız hissetmektedir.
İskelet cevaplar: "Evet, bir bakıma. Eski dünyanı feda ettin, eski kendini kurban ettin. İkisi de ölüp gittiler."
Abdal bunun üzerine düşünmeye dalar, mırıldanır: "Ne acı..."
Ölüm bunu bir baş sallamasıyla kabul eder, "Evet, fakat yeniden doğmanın tek yolu bu. Yeni bir Güneş doğuyor şimdi ve bu senin için dönüşüm vakti."
Ölüm giderken Abdal sözlerindeki doğruluğu sezmektedir. Kendisi de bir iskelet gibi hissetmektedir, olduğu her şey ondan sıyrılıp atılmış... Bu, anlamaktadır ki, tüm büyük dönüşümlerin başlama şekli, eti kemiğe dek sıyırmak, sonra kemiklerin üzerine yeniden et ve kan toplamak....